45.Bölüm

28.2K 1K 126
                                    

GECİKME İÇİN ÜZGÜNÜM! Sizi nedenleri sayıp sıkmayacağım, bir daha olmayacak <3

Biliyorsunuz ki finale az kaldığını söylemiştim, ne kadar bölüm kaldığını söylemeyeyim her an değişebilir çünkü, ama en az 5 bölümümüz var, o yüzden artık haftada iki bölüm gelmeyecek. Yavaş yavaş veda etmek istiyorum Doksan Dokuz Gece'mize.

Bu yüzden bölümler uzun aralıklarda gelebilir, arayı çok açmayacağım elbet ama her hafta gelmeyecek bunu demek istiyorum.

Ve sınavlarım kapıya dayandı, biraz inzivaya çekileceğim bu yüzden, bu konuda da anlayış bekliyorum. 

Fazla gevezelik etmeden sizi bölümle baş başa bırakayım.

&

Karşımdaki kadın Zümrüt Kirazlı'dan başkası değildi.

Kolumu ondan kurtarırken çatık kaşlarımla süzdüm. Oldukça şıktı ve onun da yemeğe geldiğini düşünüyordum. Peki benim burada olduğumu nereden biliyordu?

"Seni gördüm," dedi aklımdaki soru işaretlerimi gidermek ister gibi. "Yanına gelip arkadaşlarının içinde seni rahatsız etmek istemedim." Durdum. Konuşmuyor sessizlik içinde onu dinliyordum. "Nasılsın?" dediğinde nihayetinde," "İyiyim." Dedim. "Siz?"

"Ben de."

Gerçek mi diyordu?

"Ne konuşmak istiyordunuz?" diyerek sakince konuşmayı sürdürdüğümde gözlerime bakakaldım. "Böyle mi olacağız?" Omzumu kaldırıp indirdim. "Nasıl?"

"Sizli bizli mi konuşacağız kızım?"

"Zümrüt Hanım sizinle bu meseleyi daha önce konuşmuştuk. Hatta size de o amcam olacak adam Selçuk Kirazlı'ya da dedim benden uzak durun. Hayatımda bir yeriniz yok."

"Hiç mi? Hiç mi yok Dilayda? Annenim ben senin. Bak sen de anne olacaksın." dediğinde bakışları karnıma kaydı. Yeniden gözlerini gözlerime çevirdiğinde, "beni anlaman gerekir kızım. Ben bilseydim-"

"Olmuşla ölmüşe çare yok." Dedim keskin sesle. "Geçmişi hatırlamak bana acı veriyor sadece. Hatırlamak istemiyorum. Gerçeklermiş doğrularmış bunlar da gram umurumda değil." Bir adım atarak sessiz kalışını izlerken yüzüne yaklaştım. "Benim çocukluğum gençliğim yandı mı... yandı. Ne telafi edebilirsiniz ne de-"

"Deme böyle."

Alayla güldüm. "Ya siz dememi bekliyordunuz ki? Tamam annecim bundan sonra senin kızınım çok güzel anne kız olacağız yeniden aile olacağız yaşayamadıklarımızı telafi edeceğiz gel öpüşelim sarılalım? Bu mudur yani?"

"Hayır tabii ama-"

"Üstelik benim bir ailem var. Kocamla beraber oğlum da olacak. Sana ya da seninle aile olmaya ihtiyacım yok." Daha fazla dayanıp konuşamayacaktım ve bu yüzden arkamı dönüp lavabomun kapısını açtığımda bana seslendi. "Babanı kardeşini hiç mi merak etmiyorsun? Onlarla tanışmak istemiyor musun?" durdum. Ama dönmedim ona.

Babam...

Kardeşim...

Ne acıydı.

"Hayır." Deyip içeri girdiğimde kapı kapandı suratına. Musluğa yaklaşıp ellerimi mermere yasladım ve başımı kaldırıp aynadan yüzüme baktım. Nasıl da gülüyordum mutluydum? İki dakikada soldurmuştu yüzümü.

"Umurumda değil," dedim dikleşerek suyu açarken. Ellerimi suyun altına soktum. Boynuma yüzüme hafifçe bastırıp suyu kapatırken yandaki otomatik peçeteden elimle koparıp aldım. Peçeteyi boynuma bastırdım. Neden böyle hissediyordum? Neden o kadının dedikleri içime taş gibi oturuyordu?

Doksan Dokuz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin