47.Bölüm

28.5K 922 59
                                    

Sizi yeni kurgum olan BUNA BİR SON VER'e de beklerim efenim. Bir göz atın belki cezbeder sizi.

48.BÖLÜM ÖNÜMÜZDEKİ ÇARŞAMBA GÜNÜ GELECEK ❤

&

"Tamam İlhan geliyorum," dememle İlhan başıyla onaylayarak geri çekildiğinde Neriman'ın uzattığı çantamı omzuma asıp evden çıktım. Önümdeki üç dört mermer basamak vardı, onları dikkatlice inerken hala lohusalığımın bitmediğinin bilincindeydim.

Bakışlarım ilerideki demir kapıya kaydığında İlhan'a döndü, arabanın kaputunun orada bekliyordu. "Sen burada bekle İlhan."

"Emin misiniz Dilayda Hanım?" Bakışları benim baktığım tarafı buldu. "Sizinle gelebilirim."

"Etraf adam dolu," derken güvenlik önlemlerinin sıkı olduğunu kastetmiştim. "Uzun sürmeyecek."

İlhan bunun üstüne bir şey diyemezken demir kapıya doğru yürüdüm, çok sürmeden vardığımda Ahmet beni fark edince başını kaldırdı. "Dilayda..."

Yanımda duran korumaya döndüm. "Kapıyı açın." Adam belindeki silahı göstererek kapıyı araladığında gözlerimi deviremeden edemedim. Tamam Erzen sıkı güvenlik önlemleri almıştı ama yine abartmıştı.

Belki de abartmakta haklıdır Dilayda...

"Ahmet," dedim kapı açıldığında ancak Ahmet içeri adım atmadı. "Girsene."

"Yok." Bakışları yanımızdaki adamı bulup ardından bana döndüğünde, "Yalnız konuşalım mı?"

"Burada mı?" dedim dışarıyı, kapı önünü işaret ederken. Sakince başını salladı. "Tamam."

Dışarıya çıkıp birkaç adım yürüdükten sonra yol üstünde kenardaydık. Adamların bakışlarının üzerimizde olduğunu biliyordum. Hatta bir tanesi giydiği takım elbisenin ceketinin cebinden telefonunu çıkardığında kafamı bıkkınlıkla iki yana salladım, kollarımı göğsümde toplayarak Ahmet'e döndüm.

"Hoş geldin," dedim ilk önce. Dudakları kıvrıldı. "Hoş buldum diyemeyeceğim ama seni görmek iyi geldi Dilayda."

"Neden?"

Ahmet duraksadı. "Seninle konuşmak istiyordum ama bebek beklediğini öğrenince ertelemek istedim." Kaşlarım çatıldı. "Mühim bir konu hakkında konuşmak için. Seni ve bebeğini etkilemesinden endişeliydim. Neyse ki,"

"Biz iyiyiz Ahmet," dedim sözünü istemsizce keserken. Dilim ısırdım. İki saniye sessizlikten sonra, "Poyraz da iyi. Bir sorun yok çok şükür."

"Demek oğlun oldu," dediğinde gülümsedim. "Evet, görsen... Küçücük bir şey. Onu koruma, sevme içgüdü asla gitmiyor içimden."

"Annelik sana yakışmış, küçükken de olmak istiyordun zaten," dediğinde yüzüm asılır gibi olsa zoraki gülümsedim. "Hayırlı olsun, Allah analı babalı büyütsün," dedi devam ederek. "Erzen'i de tebrik etmek isterdim ama benden pek haz etmez gibi."

"Neden böyle düşündün?"

"Geçen seferki karşılaşmamızda bana beni öldürecekmiş gibi baktı." Çatık kaşlarım gevşeyerek dudaklarımda minik bir tebessüm meydana geldiğinde, "Erzen'in bana yaklaşan erkek sineğe bile bakışı öyle, sana özel değil yani."

"Rahatladım o zaman." Dediğinde sessiz kaldım. Devam etti. "Dilayda belki biliyorsundur belki bilmiyorsundur ama Erzen Şahkurtoğlu'nu gerçek-"

"Biliyorum Ahmet. Gerçek ismini, bir zamanlar akıl hastanesinde yattığını ve ona yardım edeninin İlayda yani benim kardeşim olduğunu." Ahmet şaşkınlıkla gözlerini açtığında, "Demek sana anlattı, konuştunuz... Yeni mi öğrendin?"

Doksan Dokuz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin