BİTİŞ TARİHİ: 24 ARALIK 2021
Bölüm Şarkısı: Emar Hoca - Gülüşünü Anlattım
Bu şarkı için TubaBlacksea güzelime teşekkürler <3
&
"Sevgilim..."
Erzen'in sesiyle dikkatimi elimde karışımdan çekerken ona çevirdim. Her zamanki gibi yakışıklılığı ile nefes kesici ile görünürken ben de kahvaltı hazırlıyordum. Neriman'a izin vermiştik. Hatta bazı evin güvenliğini sağlayan korumalar hariç İlhan ve diğer çalışanlara da izin vermiştik. Bu yüzden evde benden, Erzen'den ve oğlumuzdan başka kimse yoktu. "Günaydın." Dedi arkamdan sarılıp boynumu öperken.
"Günaydın."
"Ne yapıyorsun?"
"Peynirli omlet." Dedim dereotunu içine katarken. "Biliyorsun Poyraz bayılıyor." Erzen başını sallayarak gülümsedi. "Bakıyorum kerata yine sana istediği her şeyi yaptırmaya başlamış. Geçen günde kredi kartı ekstrelerini gördüm. Hepsi de Poyraz Efendi'nin istekleri."
Tebessüm ettim. "Gören de tüm servetini yedik bitirdik sanacak alt tarafı, dişinin kavuğuna yetmeyecek kadar harcama yapmışımdır Erzen."
"Bebeğim ben zaten sizin için çalışıyorum, kazanıyorum, doya doya harca," Belime sımsıkı sarıldı. "Hatta her gün açık arttırmadan mücevher de al." Dediğinde sırıttım. "Abart sen de hemen abart." Dediğinde bir yandan ciddi olduğunu biliyordum. Geçenlerde neden tek kartı kullanıyorsun, diğer kartları da kullansana diye söylenmişti. Başkası olsa parayı idare kullanın der, benim kocam sar vurun harman savurun diyordu.
"Neyse, neyse," dedim ocağın altını kapatıp kollarının arasında ona dönerek. "Poyraz uyandı mı?"
"Baktım odasına sevgilim, uyuyor, uyusun dedim. Saat daha erken." Dediğinde başımı salladım. "İyi, biraz daha uyusun bakalım." Dedikten sonra ev halimle Erzen de takım elbisesiyle tezat dururken beraber salona geçtik. Yağmur yağıyordu bugün. O yüzden bahçeye masa kuramamıştım. Bardakları da masaya koyarken cama doğru yaklaştım. "Adamlara söyleseydin oyuncakların üstünü kapatsalardı ya sevgilim," dediğinde Erzen ceketini koltuğun üzerine atarak masaya oturdu. "Sorun yok bitanem, çıkınca söylerim."
"Geç oldu ama..." derken ona doğru yürüyerek arkasından sarıldım, kollarımı omzuna dolayarak yanağından öptüm. Geri çekilecekken kolumu bırakmayıp beni kendine çekti. Yanağımdan öperek kokladığında, gülümsedim. "Terliyim biraz."
"Bunu bana mı söylüyorsun?" derken ne ima ettiğini anlayarak omzuna vurdum, geri çekilerek onun sağ çaprazında kalan sandalyeyi çekip oturdum. "Çok kötüsün. Yıllar oldu. Aklın hala bel altında."
Sırıttı. "Sen fitne fesat düşünüyorsan ben ne yapabilirim?" deyip fincanını dudaklarına götürüldüğünde gözlerimi devirdim. Topuzumdan firar eden saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Beraber rutin kahvaltıya başladığımızda birden Erzen'i seyretmeye daldım ağzımdaki lokmayı çiğnerken.
Evleneli beş yıl olmuştu ve tabii ki Poyraz da beş yaşını doldurmuş, altı yaşından gün alıyordu.
En büyük korkum, Erzen'i ve Poyraz'ı kaybetmekti. Ama aksine zaman geçtikçe her şey rayına oturmuş, bu korkumu yenmişti. Geçen seneye kadar psikoloğa ve aile terapisine gitmeyi bırakmıştım. Çünkü doktorumun dediğine göre artık buna gerek kalmamıştı. Mutluydum, huzurluydum. Geçmişimle barışıktım. Geçmişim olmasaydı şu andaki Dilayda olamazdım. Anılarımı hatırladığımda yüzümde buruk bir tebessüm meydana gelse de artık beni yaralayamıyorlardı. O yara çoktan kapanmış kaybolup gitmişti. İzi dahi silikleşmişti. Ama biliyordum ki o iz ölene kadar benimle yaşayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doksan Dokuz Gece
General Fiction📍 Hikayede sıkça yetişkin içerik bulunmaktadır. Rahatsız olacaklarının okumamasını tavsiye ederim. ✔ TAMAMLANDI. "Erzen, ben hiç inanmadım zaten, beni kim sevdi ki sen sevecektin..."