ALİTA EVONNA

411 74 3
                                    

At arabasına binmiş neredeyse yolu yarılamıştım. Atların toynaklarından gelen ses yavaş yavaş duyulmamaya başladı. Arabayı durdurmuştuk. Akşam olduğu için ormanda çadır kurduk. Başka yolcularda vardı. Onlarda uzun yoldan gelip dinlenen soylulardı. Bütün yolculuk boyunca İris, Dean ve Ati'yi düşünmekten yorulmuştum. Hatta yorulmaktan çok Wiseya'yı özlemiştim. Bir kardeşim olması fikri beni heyecanlandırıyordu. Şimdi ise ailemle tanışmak için yola koyulmuştum.

Molada arabadan inip gökyüzünü seyretmeye başladım. Çadırlar kurulmuştu çoktan. Ateşin başında gökyüzündeki parlak yıldızları izlemekten fazlasıyla zevk alıyordum. Benim ülkemde, şehirde yaşadığım için yıldızları kolay kolay göremezdim, ışıklardan dolayı. Ama burada sonsuz yıldız görme şansım vardı.

Yıldızları izlerken yanıma biri gelip oturdu. Sarı saçlı, beyaz tenli, yeşil gözlüydü. Asıl önemli olan ise sivri kulakları ,sırtında ok ve yay taşıyan bir kadındı. Düşündüğüm şey olamaz değil mi? Hayır, hayır mümkün değil. Sormalıydım ve sordum da.

- Merhaba benim adım Artemia. Krallığın katibesiyim ve uzun bir yoldan geliyorum.  Uzun bir gece olacak sanırım. Biraz sıkıldım sohbet etmek ister misin?

+ Lütfen Düşes varisi kendinizi bu kadar küçük bir konumdan tanıtmayın. Sizinle tanıştığıma memnun oldum. Elbette sizinle sohbet etmek isterim.Ben Gavon Akademisi öğrencisi Alita Evonna. Ailem bir aristokrat değil, babam 18.bölükte Komutan, annem ise bir elfti.

Evet annesinin öldüğünü ve onun bir burjuva olduğunu biliyordum. Annesi cephede hayat kurtarırken ölmüştü. Alita tam olarak düşündüğüm gibi bu kitabın asıl kızıydı. Onunla arkadaş olursam belki her şey düzelir veya ne bileyim kendimi sil baştan düzeltebilirim diye düşündüm.

- İsmin çok güzel Alita Evonna. Peki anlamı nedir?
+ Alita kanatlı demek. Evonna ise okçu. Sanırım okçu olmak kaderimde var.
- Alita, Gavon Akademisinde okuduğunu söyledin. Bildiğim kadarıyla bedeninde mana akmayan kimse orda okuyamaz. Sen bir "büyücü" veya bir "atami"olmalısın.
+ evet ben bir büyücüyüm ama  atami olmak daha güzel olurdu. En azından sakat bir büyücü olmaktan daha iyi olurdu.

Dalga mı geçiyorsun sen. Yazar sana o kadar torpil yaptı ki kitapta 7 koruyucu baş rol olmasına rağmen asıl baş rolün sen olduğunu hepimiz farkındaydık. Aynı Winx'teki Bloom gibi.

Ayrıca hala sakat bir büyücü olduğunu zannediyor. Gerçek bir atami olduğunun farkında bile değil. Yakında onlarında sınavı başlayacaktır. Bu demek oluyor ki kitap hala başlamadı sayılır.

Bu arada atamiler manasını büyüye dönüştüremeyen mistik hayvanlarla bağ kuran bir tür hayvan terbiyecisidir.

Alita hem büyücü hem atami olabilen tek kişi. Bunu zamanla anlayacak. Bazı atamiler değer görmez. Çünkü onlara çıkan mistik hayvanların evcil hayvandan pek bir farkı yoktur.
Alita sakat olduğunu düşünüp ateşe hüzünlü bir şekilde bakıyordu. Alita'ya dönüp

- Sen sakat değilsin. Belki de gücün öylesine büyüktür ki onu açığa çıkarmak için fazlasıyla çalışman gerekiyordur. Normal büyücülerden daha fazla egzersiz yapman gerekebilir.

Alita dediklerimden gerçekten etkilenmişti. Biraz olsun gözleri parlıyordu. Yalan söylemiyordum zaten. Sen bu kitabın baş kahramanısın. Koskoca savaşın gerçek savaşçısısın.
Galibiyeti getiren sen ve Dean...düşününce Dean ile Alita birbirlerine deli gibi aşık oluyorlardı dimi? Bu benim umurumda değil tabiki ama neden mutlu olmadım ben buna. Kitapta onların aşkını okumak hep mutlu hissettirirdi beni ama şimdi neden değilim?

Alita'nın yavaştan uykusu geliyordu. Onu daha fazla sohbete tutmak istemediğim için ona ayak uydurup bir kaç defa esnedim. Sonra ayağa kalkıp uykumun geldiğini söyledim. Çadırlarımıza girip uyuduk.

Sabahın erken saatlerinde bir gürültü yüzünden uyandım. Çadırımdan çıkıp etrafa bakındığımda iki şövalyemin saldırıya uğramış gibi bir halde gördüm. Hemen yanlarına gidip neler olduğunu sordum.

Bana avlanmaya giderken bir hayvan tarafından yaralandıklarını söylediler. Fazla hasarları yoktu ama ayağa kalkamayacak kadar yorgun haldeydiler. Hayvanın büyük tuhaf mistik bir hayvan olduğunu ama tam olarak ne olduğundan emin olmadıklarını söylediler. Martini "bence o bir aslandı" diye söylenip duruyordu.

Martini ve Reynold'u tedavi olmak için yanımıza aldığımız şifacıya gönderdim. Martini geri dönüp

- ama efendim şimdi biz yaralandık. Sizin için nasıl avlanıcaz. Yemek yemeden yola çıkamayız. Yolumuz uzun olacak. İsterseniz ben tavşan avlayabilirim.

Kolunu hareket edecek mecali kalmamış gelmiş bir de bana avlanmaktan bahsediyor. Sanki ben avlanamam. Ona gitmesini ve acilen tedavi olmasını söyledim. Her gidişinde durup bana bakıyordu kararsız bir şekilde. Gerçekten beni önemseyen tek kişi şövalyem Martini'ydi. Sebebini ise bilmiyorum. Martini gittikten sonra ok takımlarını almak için arabaya gittim. Oklar...tanrım uzun zamandır ok tutmuyordu bu eller. Oklarımı alıp avlanmak için hazırlanırken Alita'nında okları alıp hazırlandığını gördüm. Yanına gittim.

- Alita sende mi avlanıyorsun?
+ Bunda şaşırılacak bir şey yok leydim. Ben zaten asillere bunun için eşlik ediyorum. Para kazanmam gerekiyor. Gavon akademisinde okuyabilmek için. Asıl sizin gibi bir aristokrat ok kullanmayı hatta avlanmayı bilmesi şaşırtıcı.

Alita bir vikontesin arabasında eşlikçiydi. Vikontes yerinden kalkamayacak kadar ağırdı. Alita'nın onu doyurması için tavşan değil aslan yakalaması gerekiyordu.Zavallı Alita oysaki atami olduğunu bilseydi. Kolayca avlanabilirdi.

Alita ile birlikte ormana girdik. Ormanda çalılık sesleri geliyordu. Sesin geldiği yere yavaş ve sessizce ilerliyorduk. Biraz hızlanmaya başlayınca karşımda bir ceylan gördüm. Okumu hazırladım tam atacakken..atamadım. Öldüremedim. Daha önce hiç avcılık yapmamıştım.

Duraksamam yüzünden Alita hayvanı öldürüp aldı. Bana bunun normal bir
şey olduğunu, yerken herhalde onların bir canlı olduğunu unutmadığımı söyledi.
Alita ormandan çıkarken ben yapabileceğime kendimi inandırıp devam ettim. Gözlerimi kapatıp sessizliği bozan tarafı bulmaya çalıştım.

Kuzey yönünde bir ses duyunca hızlı bir şekilde oraya ilerledim. Kocaman bir ses duyup arkamı dönmem bir saniyemi tuttu. Döndüğümde karşımda kocaman kanatları olan bir hayvan vardı. Öylesine hızlı uçtu ki donup kaldığım yerimde kafamı kaldırıp tam olarak ne olduğuna bakamamıştım. Ama inanın düşündüğünüzün ötesindeydi kanatlarının büyüklüğü.

Afallayıp yere düşmüştüm. Hemen kendimi toparladım ve ilerlemeye devam ettim. Sonunda bir geyik bulmuştum. Arada 50  metreden fazla mesafe vardı. Ama bu benim için çocuk oyuncağıydı. Hemen okumu fırlatıp onu tek seferde devirdim. Geyiğin yanına gittiğimde onu vurmuş olmamın getirdiği üzüntüyle baktım. Sonra afiyetle yiyecektim. Çok fazla üzülen bir tip değildim neyseki.

Şövalyelerin yanına geyiğimi sürükleyerek gittiğimde hepsi ağzı açık bir şekilde bana bakıyorlardı. Beklemiyorlardı herhalde benim bu kadar iyi avcı olmamı. Onlara havalı havalı bakıp
- tabi benim iyi bir avcı olmama şaşırdınız. Öyle değil mi?

Reynold olayı idrak edememiş bir şekilde bana bakıp başını onaylarcasına salladı ve

- efendim keşke sürüklemeseydiniz. Baksanıza derisi açılmış.

- Ne yani avcılığımı kutlayacağına bunu mu söylüyorsun! Seni bencil şövalye. Bir daha sana geyik falan toplamak yok. İyilik yap nankörlük gör. Bu da bana ders olsun.

Kendi kendime homurdanıp geyiğin vücuduna batan dalları ayıklıyordum. Martini yanıma gelip

- efendim siz çok iyi bir iş çıkardınız. İsterseniz siz dinlenin geri kalanını biz yapalım. Geyik yakalamanıza şaşırdık biz sadece. 

Tabi kesin öyledir. Trip atamayacak kadar yorgundum. Bu yüzden işi Martini'ye bırakıp çadırda dinlenmeye gittim. Bir süre sonra geyiği yemek için dışarı çağırdılar.
Alita'nın yemek yemediğini gördüm. Tabi kibirli vikontes yemeği bölüşemeyecek kadar açgözlüydü. Alita'yı yanımıza çağırdım ve bize eşlik etmesini söyledim. Ne de olsa biz dört kişiydik ve geyik yeterince büyüktü.

KRALLIĞIN  KATİBESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin