1.

963 38 74
                                    

Sıradan bir sonbahardı işte. Yapraklar yeşilliklerini turuncu, sarı ve tonlarına vermişti, herkes yağmur yağmasına nefret ederdi. Kimse sevmezdi bu mevsimi.

Zaten neden sevsinler ki? Yağmur yağar, insanlar ıslanır, yerler çamur olurdu. Bazı talihsiz şahıslar daha fazla nefret ediyor, çünkü sonbahar onlar için adeta kabustur.

Oh, bu da ne?

Yağmurun altında sırılsıklam olmuş bir kız gülümsüyordu. Bugün onun için mükemmeldi, çünkü yağmur yağıyordu. Ne yani, sonbaharı seviyor muydu?

"Oh be! Ruhum aydınlandı resmen!" Kız ayağa kalkmış bir yere gidiyordu. Sanırım hasta olmamak için evine.

Kim miydi o kız? Anlatayım.

"Aptal, hastalanacaksın!"

Yine gözlerini kısarak bakmıştı annesine.

"Biraz daha tekrar edersen çıkıp daha çok ıslanma fikrim var."

Annesi kahkaha atmıştı.

"Hastalanan sen olacaksın, ben değil."

Sonraysa yeniden elindeki işine odaklanmıştı. Genç kızsa aldırmadan odasına çıkmıştı.

Wong Shulan, 19 yaşında olan güzel mi güzel bir kızdı. Sanırım tek kusuru manyak sözünün tanımı olmasıydı. Çılgın, gamsız, neşeli ve umursamaz olması onu yaşıtlarından ayıran özellikleriydi. Zaten kim farklanmak varken normal olmayı seçer ki?

Ve yaşıtlarından farklı olan bir yanı daha vardı: Doğduğunda onun bir ruh eşi yoktu, ya da o öyle sanıyordu.

Herkes tanıştığı insana ilk olarak ismini sormak yerine doğduğunda ruh eşinin ona söyleyeceği ilk söz ne onu sorardı. Bunlar insanların bedenlerinin farklı yerlerinde olan dövmeden farksız doğum lekeleriydi. Düşünsenize: doğduğunuzda bu doğum lekesinden sizde olmuyor.

Evet, bu toplum tarafından biraz garip karşılana bilir. Hatta bayağı. Ama dediğim gibi, Shulan buna aldırmadan kolayca arkadaş edinebilen yegane kişiydi.

"Hey Shu!"

Koşarak ona gelen bir Ivy'cik gördü.

"Ne var kızım, köpek falan mı kovaladı seni?"

Ivy derin nefes almayı kesmiş ve sorgulayıcı ifadeyle arkadaşına bakıyordu.

"Köpeklerle aram iyidir Shu, bunu biliyorsun. Ama hayır, köpek falan kovalamadı, bu gün biraz daha iyi atıştırayım derken zamanımı biraz fazla israf etmişim. Ama daha ders başlamamış, yırttım."

"Afferim lan!" Ensesine geçirilen şaplakla sendelemişti.

"Hay elinin ayarını!"

"Tamam, tamam, kızma. Hem senin şu ruh eşin ne oldu? Buldun mu?"

Ivy sohbetin nasıl onun ruh eşine geldiğini anlamadı bile.

"Hayır, zaten bulmak bile istemiyorum."

"Niye ya? Herkes onu bulmaya çalışıyor, senin yaptığına bak." Shu çilekli milshake'inden bir yudum almıştı.

"Ya tamam, herşeyi anlarım ama, 'ne mal-mal bakıyorsun, topu atsana' söylemek öküzlüğün kaçıncı derecesi? Ben romantik birisini istiyorum, öküz değil."

"Belki çocuk yakışıklı? Belki ses tonu tam sevdiğin tip? Belki gözleriyle kalbini deldi?-"

"Ya sen de olmadığı için rahatsın ama anla beni biraz. Öküzlükle ilişki falan yürümez."

"He he eminim öyledir. Neyse." Tamamen bitirmişti milkshake'i. Şimdi geriye 5 dersi kazasız-belasız atlatıp eve gitmek kalıyordu...

malshulan    for my sweetie✊🏻

A Soulmate Who Wasn't Meant to be , Seo ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin