Jimin ile beraber dışarı çıkmıştık. Evde sıkıldım diyerek kapıma gelmişti. Sonra da hazırlanarak onunla gezmeye başlamıştık. "Şu mağazaya girelim mi? Güzel kıyafetler var gibi görünüyor. Hem belki bebeğe de bir şeyler bakarsın." Hiç bakasım da yoktu. Gözlerim yiyecek bir şeyler arıyordu.
"Sen gir bak. Ben de markete gireyim. Canım bir şeyler çekti." Dedim. İkimizde anlaşarak orada ayrılmıştık. Sonra da hızlıca markete girmiştim. Direkt olarak abur cubur reyonuna geçmiş ve gözüme ne çarptıysa almıştım. Çok oyalanmadan kasaya geçmiş ve sıranın bana gelmesini beklemiştim.
Kasiyer aldıklarımı geçirirken ben de hepsini poşete doldurmaya çalıştım. Elime aynı anda birkaç tane alıp poşete koymaya çalışınca hepsi yere düşmüştü. Acele edince elim ayağıma dolanıyordu ve tam da şu an bu olmuştu. "Ben yardım edeyim." Dedi bir ses. Hemen eğilmişti çikolataları toplamaya. Kim olduğunu görememiştim ama bir yerden tanıdık gelmişti.
"Taehyung?" Gözlerimiz kesiştiğinde yutkunmuştum. Bunca zaman sonra birbirimizi görmek biraz tuhaf gelmişti. "Hoseok." Baştan aşağı beni süzdüğünde karnımda duran elime takılı kalmıştı. Parmağımdaki yüzüğe bakıyordu. Belki de şişkinliği görmüştü. "Sen evlendim mi?" Dedi. Verdiği çikolataları poşete koydum. Jimin'i bekletmek istemiyordum. "Evet evlendim."
Yutkunmuştu Taehyung. Bir an önce gitmek istiyordum ama beklemem gerekiyormuş gibi hissediyordum. "S-sen hamile misin?" Sesi titremişti. "Evet Taehyung. Bir de çok mutluyum. İyi ki de beni terk etmişsin. Yoksa bu kadar mutlu olamazdım. Teşekkür ederim. Senin sayende böyle güzel günlere ulaşabildim."
"Tebrik ederim." Bu kadar kısık sesle konuşmasının sebebi neydi? "Özür dilerim Hoseok. Bu dedikodunun arkasında annemin olduğunu bilmiyordum." Bu saatten sonra özür dilemesi hiçbir şeyi fark ettirmiyordu. Olan olmuştu. "Umarım ileride ki eşini de bu tür dedikodular yüzünden bırakmazsın." Diyerek marketten çıktım.
"Hoseok nerede kaldın ya? Hadi gelsene!" Jimin'in bana seslendiğini görünce hızlanmış ve mağazaya girmiştim. "Burada hamile pantolonları var. Çok rahattır bence." Gösterdiği pantolonlara bakarken "Hamilelik ömür boyu sürmüyor ki. Almama gerek yok bence." Dedim.
"Ömür boyu sürmüyor ama ömür boyu birkaç kez olabiliyor. Bence al." Şu anlık ikinci bir çocuk yapmak istemiyordum. Önce bu karnımda ki büyüsünde sonra düşünürdük onu. "Şöyle gülüp durma." Pantolonları bırakıp tişört kısmına geçtik. "Bebeğe bir şeyler aldınız mı?"
"Daha almadık ama yakında alırız." Poşetteki çikolatanın birini Jimin'e vermiş, diğerini de kendim yemiştim. "Artık eve mi dönsek?" Dedim bıkkınca. Alışveriş kadar sıkıcı bir şey yoktu bence. "Daha yeni geldik Hoseok."
"Ama yoruldum." İnanmamış bir şekilde bana baktı. "Markette bir şey mi oldu? Canın bir şeye mi sıkıldı?" Hemen de anlamıştı ya. "Hayır. Sadece evime geri dönmek istedim." Hala inanmamıştı. "Yoongi hyunga da uğramak ister misin? Uğradıktan sonra da eve döneriz." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Yemek yapmam lazım. Yoongi'ye uğrarsak ben oradan çıkamam. O yüzden eve gidelim."
"Hmm çıkamazsın demek." İmalı gülüşü hiç hoşuma gitmemişti. "Hadi Jimin!" Koluna girerek onu kendimle sürükledim. Bir kez daha Taehyung'u görmek istemiyordum. Acilen buradan gitmeliydik.
"Ay!" Karnımda bir hareketlenme olmuştu. Ne oluyordu?! Doğuruyor olabilir miydim?! Yok o kadar değildir. Bir dakika bebeğim tekme atmıştı! "Hoseok iyi misin?!" Derin bir nefes almıştım. Doğuracak gibi hissediyordum. "İyiyim. İyiyim." Karnıma koydu elini. "Ağrın mı var?" Dedi. "Gerçekten bir şeyim yok. Tekme atmış sadece." Endişeli yüzü yumuşak bir hale bürünmüştü. "Çok korktum."