Kral bana tatmin olmuş gözlerle bakıp gitmemi söyledi.
Yaşlı bunak cadı bana kara büyü yapacaktı. Vatan haini pislikler. Eminim Artemia onun kuklası olmayacak birisiydi. Bu duruma nasıl düştüğünü ise şimdi düşünemezdim. Hemen kendi evime döndüm.Kapıda bütün askerler şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı. Sanki bir anda onlara umut olmuştum. Buraya geri döneceğime inanmamışlardı herhalde. Ama artık Kral'ın yeni bir düşmanı vardı, o da bendim, Maya. Artemia'nın örgütü eminim bu adama karşıydı. Artık Artemia'nın görevini ben üstlenecektim.
Salona gidip oturdum ve Flora'nın bana kahve yapmasını istedim. Lita'dan da bir mektup yazmam için araç gereçleri getirmesini.
İris yanımdaydı. Heyecanlıydı. Sanki Wiseya'daki İris değilde onun tam zıttı olan bir İris vardı. İris bana Wiseya'nın tatil arası verdiğini ve kendisi son sınıf olduğu için mezun olduğundan bahsetti. Bu demek oluyordu ki Dean'da mezun olmuştu. Dean bizden 4 yaş büyüktü. Yine de okulu dondurduğu için yani savaşta olduğundan İris'le birlikte mezun olmuştu.
Mektubu alıp Dean'a buraya gelmesi için bahaneler düşündüm. İris bana debutantemi yapmam gerektiğinden bahsetti fakat yaparsam kral yine bir şeylerden işkillenecektir. Şimdilik kralın kuklası olmakla yetinmeliyim.
Aklıma hiçbir şey gelmemişti. Dean'ı buraya çağırabilmek için kara kara sebepler ararken Lita elinde bir sürü mektupla güle oynaya içeri girdi. Mektupların hepsi davetiyeydi. Daha önce Artemia hiç davet almamıştı. Yani son 7 yıldır hiçkimseyle sosyalleşmemişti. Davetiyelere göz gezdirirken yüksek sosyetenin yıldızı Kontes Giselle'nin kızı Miranda'dan doğum günü partisi için davetiye vardı. Beni davet etmişlerdi. İris bana Kontes Giselle'nin kızı Fiona ile Kovlos Düklüğünün tek kızı Estelle çok yakın arkadaş olduklarını söyledi. Kovlos Düklüğü demek Dean demekti. İnanmıyorum Dean'da gelebilir demek oluyordu bu. İris konuşmaya devam etti.
- Kovlos düklüğünüze olan merakınızın daha da büyümemesine dikkat edin prenses. Kovlos dükü Archer çokta sevimli biri değildir.
Hayır yanılıyor olmalı. Dean bana annesi ve babasının öldüğünü söylemişti. Ama Dük Archer hayatta mıydı? İris yanılıyor olmalı diye düşündüm ve İris'e tekrar tekrar sordum. İris hiç istifini bozmadan üsteledi yaşadığını. Hatta istersem kendisini doğum günü partisinde görebileceğimi bile söyledi. Dean bana yalan söylemişti. Neden? Eline ne geçecekti ki? Çok sinirlenmiştim. Artık kalbimi ona açma fikri bile midemi bulandırıyordu.
İris'ten daha fazla sosyetenin ünlü insanlarını öğrenmek istedim. İris beni kırmayıp anlatmaya başladı.
-Kızıl Gül Markisinin her üç oğluda davetli. Büyüğün adı Regar 2. Oğulun adı Atiam ve 3.çocukları Herman. Atiam'ı tanıyorsunuz bizim okuldan. Kızıl Gül Markizi Laren sizin halanız oluyor . Elbette bunları biliyorsunuzdur.
Bilmiyordum. Atiam bana sokakta onu çocuklardan kurtardığımı, Dean ise onu bir mahallede bulduğumu söylemişlerdi. Eğer o benim kardeşimse tanrı aşkına bu gizemde neydi böyle? Yalanlar bir türlü bitmiyordu. Artık canım sıkılmaya başlamıştı.
Hemen daveti kabul ettiğime dair bir mektup gönderttim.
Bir kaç gün sonra hem Ati'yle hem Dean'la yüzleşecektim.Bütün gün odamda pencerenin önünde üzgün bir şekilde niye bana yalan söylediklerini düşünüyordum.
Bir kaç gün sonra olmuştu ve Kontun evinde büyük parti için hazırdım.
Elbisemi seçmiştim. Asil iddialı prenses olduğumu belli edecek, aynı zamanda odak noktası olmayacak bir elbise.
Doğum günü için hazırdım. At arabama binip partinin olduğu büyük Kontluğa yol aldık.
Doğum gününe zamanında varmıştık. İçeride asiller öylesine güzel görünüyorlardı ki kendimi bir an için fazla özgüvensiz hissettim.Fakat gelişim takdim edilirken herkes bir anda sohbetine ara verip bana döndüler. Yanımdan geçen herkes yarım reverans yaparak "Düşes Varisini selamlarız" dedi. Bazıları ise "Prensesi selamlarız" diyordu. Böylece benim tarafım ve kralın tarafı olanlar kartları açık oynuyorlardı.
Yanıma Leydi Fiona gelmişti. Doğum günü kızı gerçekten zarif ve asil görünüyordu. Leydi Fiona benden utanıyormuş gibi bana bakamıyordu. Konuşmaya çalışırken tırnaklarıyla oynuyor bir türlü kelimeler boğazından çıkmıyordu. Leydi Fiona'ya gülümseyip doğum gününü kutladım. Kendisi çok mutlu bir şekilde bana zarifçe sarıldı.
- Prenses uzun zamandır sizi doğum günüme çağırıyorum. Sonunda gerçekten davetimi kabul ettiğinize inanamıyorum. Çok teşekkür ederim. Beni onurlandırdınız.
Şimdi anlaşılmıştı. Fiona tam olarak prensese hayrandı. Fanıyla buluşan star gibiydim. Fiona ile güzel bir sohbetin ortasındayken yanımıza Leydi Estelle ile Dean geldi. İşte şimdi sakinliğimi kontrol altına almam gerekiyordu. Leydi Estelle'ye dönüp;
-Babanız nasıl leydi Estelle? İyi olmadığını duymuştum.Dean bana sinirli bir bakış atıp konuşucakken Estelle üzgün bir sesle bana babasının iki hafta önce öldüğünü söyledi. İris bana onun kesinlikle yaşadığını söylemişti. Kafam çok karışmıştı. Estelle'ye dönüp ona geçmiş olsun dileklerimi verdim ve ardından Dean kolumdan tutup beni balkona götürdü. Dean burnundan hızlıca nefes alıp veriyordu. Bir o yana bir bu yana gidip gelirken dibimde durdu. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum ayrıca ne soracağınıda.
- Ben sana zaten ebeveynlerimin öldüğünü söylemiştim. Bu neydi şimdi? Alay mı ediyorsun bizimle?
- Hayır Dean özür dilerim gerçekten. İris bana Dük Archer'ın yaşadığını söyledi bu yüzden...
Kelimeler boğazıma düğümlenmişti. Dean'a yalan söylediğini, ona inanmadığımı söylemek bana ağır gelmişti. Kendimi kötü hissediyordum.
Dean sakinleşmişti. Balkonun kenarına geçip- Dük Archer benim amcam. Babam öldükten sonra naiplik için başa geçti. Bugünden itibaren ise ben dük olucam.
İris bana bu bilgiyi verebilirdi. Belki de bildiğimi sanıyordu. Dean'da bana bunu anlatabilirdi. Önemsiz diye bahsetmek istememiş olmalılar ama bu kendimi aptal gibi hissetmeme sebep olmuştu. Bütün utancımı Atiam'ı görünce yitirdim. Umarım Ati'ninde kendini bu olaydan kurtaracak bir bahanesi vardır. Dean'a hızlıca gitmem gerektiğini söyleyip uzaklaştım.
Atiam kardeşlerinin yanında koyu bir sohbetin içindeydi. Yanlarına gittiğimde beni Ati'yle yalnız bıraktılar. Tam konuşmaya başlayacakken müzik çalmaya başladı. Atiam'da elimi tutup dans teklifi verdi. Dansta iyiydim bu yüzden kabul ettim. Bir yandan dans ederken bir yandanda konuşuyorduk.
Atiama;
- Benim kardeşim olduğunu söyledin.
+ çünkü kardeşinim.
- hayır değilsin. Sokak çocuğu olduğunu söyledin.
+ hiç öyle bir şey demedim.
- seni hep sokaktan kurtardığımı ve sana baktığımdan bahsettin.
+ evet beni sokaktaki serserilerden kurtarırdın ama sokak çocuğu olduğumu hiç söylemedim.Dansa o kadar adapteydim ki hiç hata yapmıyordum. Etrafında dönerken;
- peki markizin oğlu olmayı nasıl başardın?
+ annemle babam tehdit oluşturmam adına beni gizliden onlara verdi. Bir süre mahallede yaşadım ve 12 yaşımda yanlarına alındım. Sen beni terk etmiştin o sıra.Bu lafını bitirdiğinde beni kendine çekmişti. Gözleri yaşla doluydu ama gururu bir tek yaşın dökülmesine izin vermiyordu. Beni döndürürken konuşmaya devam ettik.
- bana neden bu kadar sert davranıyorsun Ati. Ben senin ablanım.
Dansın son ve en öldürücü sahnesindeydik. Beni döndürüp aşağıya doğru bırakırken elleriyle belimi sıktı ve yüzüyle yüzüm arasında neredeyse bir nefeslik mesafe bırakarak ;- sen benim ablam değilsin. Çünkü onu ben öldürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLIĞIN KATİBESİ
FantasyHiç bir kitabın içine düştüğünüzü hayal ettiniz mi bilmiyorum ama benim hayal etmeme gerek kalmadı. Normal bir aşk romanı da değildi. Şanslı olmadığımı biliyordum ama iblislerle dolu bir fantastik romana düşmek biraz fazla sanki? Neyse ki okuldaki e...