Arkadaşlar merhaba. Nasılsınız...
Yazmayalı baya oldu... Kusura bakmayın şuan memleketteyim ve paketimin son demindeydim. Oldukça hızlı yazmaya çalıştım. Ufak tefek hataların var ise affola.
Ve size bir not : yorumlar motive kaynağıdır :D
Keyifli okumalar
Sinirden titreyen ellerinin yanı sıra nefesleri kesikleşmişti. Barış uzanıp baş ucunda duran astım ilacını almış ve sert nefesler çekmişti. Nefesi alışı bir nebze düzelmişti ama ellerinin titremesi, öfkeyle atan kalbi sakinleşmemişti. Bu duruma bir an önce el atması gerekiyordu. Yeterince oyalanmıştı zaten. Ülkesine döndüğünde bu işin icabına bakacaktı ama öncesinde ne yapması gerekiyorsa onu planlaması gerekiyordu. Yavaş ve usulca bir ölüm istiyordu. Izdırap vermek, yok etmek istiyordu. Telefonunu odanın bir köşesine fırlatırken ellerini saçlarına geçirip sıktı. Bu harekertinden dolayı migreni baş gösterecekti muhtemelen ama umurunda olan tek şey güzel sevgilisiydi. Onu bir an önce kollarına almak istiyordu.
Bir zehir etrafını sarıyordu Barış' ın. Bundan zerre pişmanlık hissetmiyordu. Sakinleşmeliydi. Astım ilacından bir nefes daha almış ardından çekmecesinden sigarasıyla çakmağını alarak balkonuna çıkmıştı. Annesi oldukça lüks bir gökdelende yaşıyordu. Şehir manzarasına sahipti.
İlk sigarasını öfkeyle yaktı. Şuan onu ayakta tutan şey intikam ateşiydi. Başka hiçbir şey düşünmüyordu.
Yalanlar ve zehirler...
Fırat hoşlandığı kızı düşünürken mutlulukla derin bir nefes aldı. Aklına eskiler gelmiyordu. Pişmanlıkları, hataları ve suçları.
Her insan suçludur aslında bu hikayede. Masum görünenler bile. İnsanoğlunun en büyük gafletide buydu. Suçlu olduğu halde kendini suçsuz ilan etmesiydi. Sıcak çikolatasından bir yudum alırken maillerini kontrol etti. Profosör Şahin onlara tez ödevlerinin konusunu atmıştı. Güzel sanatlar fakultesinde okuyordu Fırat. Tam anlamıyla sanat aşığıydı. Fotoğrafcılık bölümünde okuyordu ve doğa fotoğrafları çekmek onun en büyük hobisiydi. Tezin konusu doğa ve insandı. Fırat doğaya yakışan tek yegane güzelliğin Pınar olduğunu düşündüğünde gülümsedi. Kafasının içinden onu nerelere götürüp , nerelerde ne fotoğrafları çekebileçeğini hayal etmeye başlamıştı bile. Kalbi ve ruhu huzurla dolarken, yaklaşan fırtınaların farkında değildi. Belki farkında olsa geri adım atardı. Belki de dik başlılığını koruyarak karşısına alırdı kim bilir.
Bir oyun oynanacaktı ve kazanan gerçekte kaybedecekti. Galibiyet meşrudur.
Her insan farklı düşünür, farklı hareket ederdi. Bazıları düşüncelerinin zehriyle boğuşur, bazıları sevdasını düşler, bazıları ise hayatına normal devam ederdi. Bir aldatma oyunuydu hayat. Ve belki de tamamen nefs-i müdefadan oluşuyordu...
Kim bilir...
Oğlunu çok seven Hancığolu ailesi olunun bir bataklığa düştüğünü bilseydi ne yaparlardı acaba? Nelerini feda ederlerdi onu o bataklıktan kurtarmak için?
"Fırat nasıl bir tanem." dedi annesi yüzünden en güzel gülümsemesi ile. Ailesi onun eşcinsel olduğunu , Fırat ile çıktıklarını biliyordular. Destekliyor ve onu aynı şekilde seviyordular. Barış annesine yalan söylemek istemiyordu ama durumu da tamamen ortaya dökmeye pek niyeti yoktu.
"Ufak bir ayrılık dönemindeyiz anne. Ama yeniden birlikte olacağız." Kendinden emin sesi ve duruşu buna inandığını, üstüne üstlük o şekilde olacağını kanıtlar şeklindeydi. Annesi uzanıp elini tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı
Ficción General"Belki de." Dedi keyif alarak. "En en etkili çözüm aslında en basit olanıdır. " BarışxPars