Soğuk; ruhumun içine girip en karanlık köşelere sinmiş anılara ışık tutmaya başladığında adımlarımı güçlendirdim.
Bu bitecek ve Sahne'me geri döneceğim.
Bu bitecek ve her şeyin kusursuz olduğu yere gideceğim.
Sadece daha hızlı yürü.
Saatlerdir yürüyor olmanın beraberinde getirdiği yorgunlukla uyuşan bacaklarımı umursamadan koşmaya başladım.
Sahne.
Sahne.
Soğuktu, çok soğuk. Ama terliyordum. Sahne'me gidebilecek olmanın verdiği huzur beni ısıtıyordu, her ne kadar geçmişim beni yaksa da.
"Sahne!" diye bağırdım.
"Sahne!"
Yanından geçtiğim insanların küçümseyen bakışlarını düşünmemeye çalışarak gözlerimi yumdum.
Beni görüyorlardı.
Sahne'de görmezlerdi.
Beni duyuyorlardı.
Sahne'de duymazlardı.
Ben de kendimi görmüyor, duymuyordum. Duyularımın hepsini kaybetmiştim sanki.
Yok. Hiçbir şey yok. Bunlar gerçek değil. Tek gerçek Sahne.
Sahne.
Tek düşünebildiğim Sahne'ydi, ta ki biri beni belimden sıkıca sarıp kendine çekene kadar.
Artık hiçbir şey düşünemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHNE (#Wattys2015)
Novela JuvenilDoğru sandıklarımız aslında bir yalan, ve yanlış bildiklerimiz aslında gerçeğin ta kendisiydi. O kadar çok hayal kurmuştuk ki, gerçeğin ne olduğunu ayırt edemiyorduk. "Artık hayal kurmuyorum, yıkılmaları canımı yakıyor." Bu bir masal değil, bir den...