Bölüm 9: Aşk, kaçtığına koşmaktır.
Bölüm Şarkısı: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kazılı Kuyum
"Ama karşımdaki beni görmüyor
Ruhum alev aldı sönmüyor."**
"Bora, geç kaldım. Bir an önce diker misin şu lanet eşofmanı!"
"Ne bu acele?"
"Fikret abi bizim kata inmeden evden toz olup gitmek istiyorum."
"Sebep?"
Cengiz, Bora'ya bakarken gereksiz bilgiler verdiği arkadaşına ne diyeceğini düşündü. Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyıktı. Ne dese ardından biraz daha açıklama yapması lazımdı. Kendisini ele vermesi söz konusuydu. Sonra çözümü odaya girip ilgiyi üzerine çeken Alev'in onu oyalamasına izin vermekte buldu. Sesini çıkarmadan pencere kenarına geçti ve dışarıyı kolaçan etmeye başladı.
"Bora'cım sence bu pembe elbiseyi mi giymeliyim yoksa sarı olanı mı?"
"Sarı ütüsüz duruyor. Pembeyi giy. Nereye gidiyorsun böyle?" Alev uzun zamandır şıkır şıkır giyinip bir yerlere gitmediği için içine sığmayan bir heyecanla gülümsedi.
"Date'e çıkıyorum."
Bir eliyle perdeyi tutarken diğer eliyle pencere pervazına dayanmış dikkatlice sokağı inceleyen Cengiz'in kafası yavaşça ona çevrildi bu saniyelerde.
"Kiminle?" Dedi eşofmanlı çocuk, gayet sakin bir görüntü sunarak. Pencere pervazındaki eli sıkılaşmış, parmak uçları gördükleri baskı sonucu bembeyaz kesmişti.
"Ferhunde ablanın oğlu Efe ile. Beni tanıştıracağını söyledi de." Üzerine tuttuğu elbise ile beraber bir tur etrafında döndü ve ışıltılı bir gülümseme ile baktı adama. Cengiz bu görüntüyü aklına kazımak istercesine tüm detayları ile inceledi. Bazen hafıza denen şeyin içinde paloroid bir fotoğraf makinesi olsa ne iyi olurdu diye düşünmüyor değildi. Gördüğü manzarayı elinde tutabilse, dokunabilse, onu yastığının altında muhafaza etse, uyuyamadığı karanlık gecelerde bu kızın gülüşünü izleyip uykuya dalabilse... Gerisin geri pencereye çevirdi gözlerini. Az önce fazlaca önemsediği konuya olan dikkati ister istemez yarıya inmişti. Bir de belli belirsiz gülümsüyordu.
"Cengiz, al bakalım. Başka bir şey yoksa odama geçiyorum ben."
"Yok, kardeşim. Sağ olasın."
Bora yarım bıraktığı online oyuna dönmek için odasına doğru ilerledi. Onu eşofmanını giymek isteyen Cengiz izledi. Oğlanlar odalarına gittikten sonra salon Alev'e kalmış, çalan kapıya bakmak da ona düşmüştü. Gelen üçüncü kat komşuları Fikret abiydi. Kırklı yaşlarında, yaşından daha fit bir bedene sahip, yuvarlak yüzlü bir adamdı. Kendisi Cengiz'in iş yerinde müdürdü. Aynı zamanda Bünyamin Buyur'un kızı Aysel ile evliydi. Bünyamin Bey'in kızına aşık olmak talihsizliğine düşmüş üzerine onun evinde iç güveysi yaşayarak bunu taçlandırmıştı. İyi bir adamdı Fikret abi. Samimi ve arkadaş canlısıydı. Gönül işlerinden iyi anladığını savunurdu. Aşık olduğu kadın Aysel ile evlenebilmiş olmak ona bu hakkı veriyordu sanki.
"Oo bir yerlere mi gidiyorsun, Alev?" Genç kız askılığı boynuna asıp elbiseyi önünde tutarak komik bir görüntü sergiliyordu. Diğer elinde de üzerindeki elbisenin aynı modelinde sarı renk bir elbise daha vardı. "Sarı daha iyi olur bence."
"Öyle mi dersin, abi? Bora da pembeyi giy demişti. Bilemedim şimdi." Sıkıntıyla üfledi. Bir an sonra kendisine sorulan soruyu hatırlayarak "Evet, date'e çıkıyorum." Diye cevapladı onu. Kafasının içinde hangi elbiseyi giymesi gerektiğine dair bir tartışma döndüğü için Fikret Abi'nin onu yanlış anlayabileceğini düşünmemişti. Sonuçta date dediği şey altı yaşında bir çocukla milkshake içip saçma konuşmalarına katlanmaktı. Dünya neden dönüyor? Ağaçlar neden yaprak döker? T-Rex'lerin boyunun on beş metreye kadar çıkabildiğini biliyor muydun? Alev'in çocuk sevgisi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABC / Ayakta Kalma Rehberi
Novela JuvenilKira sözleşmeleri, Evlenme baskıları, Cinsiyet eşitsizlikleri, Saat yediye kurulan alarmlar, Beyaz yakalılar; Hayallerindeki meslek, Dünya'yı gezmek Kendini keşfetmek, Duymaktan hoşlandığımız masallar, Ve inanmakta güçlük çektiğimiz gerçekler. Bu...