Kafamda okuduğum üniversite dönüp duruyordu. Oraya geri dönmek istiyor muydum? Bilmiyordum. Yoongi beni okutmak istiyordu ama kendisi de okuyamamıştı. Ona beraber okumayı teklif etsem kabul eder miydi ki? Bence etmezdi ama yine de ikna etmeyi deneyebilirdim. Evet deneyecektim. Uygun bir zamanda bunu dile getirecektim.
Beraber okusak ne kadar da güzel olurdu. Her şeyi beraber yapardık. Birbirimize konuları anlatırdık. Üniversiteyi kazanınca da derslere girer çıkardık. Hayali bile güzeldi. Umarım bu teklifimi kabul ederdi.
Bu şimdilik sadece bir hayaldi. Gerçek olması Yoongi'nin elindeydi. Bir sözüyle hayalim gerçekleşebilirdi. Bu fikir beni heyecanlandırıyordu.
Eğer üniversiteyi gidebilirsek umarım Taehyung ile aynı üniversite de olmazdık. Olursak orada da bir sürü dedikodu yayılırdı. Sonra ikimizde bundan rahatsızlık duyardık. Bir yandan da okuyasım gelmiyordu işte. Bunları yaşamak istemiyordum çünkü.
Aklımı kötü düşünceler kaplıyordu. Gitmesek daha mı iyi olurdu? Evde oturur bebeğimle ilgilenirdim. O da dükkanda çalışırdı. Hayatımızı böyle sürdürürdük. Bu daha sakin olurdu ama işte bir yanım da okumak istiyordu. Okuyup mesleğimi elime almak istiyordum. Ailem yüzünden bıraktığım okulu tamamlamak istiyordum. Kafam çok karışıktı.
Ama ne olursa olsun okuyacaktım ve tek okumayacaktım. Yoongi'yi de ikna edecektim. Yani umarım ederdim. Bana hayır diyemezdi. Diyemezdi değil mi? Demezdi ya.
"Günaydın." Yatağın diğer kısmında yatan eşimin sesini duydum. "Günaydın." Dedim aynı tonda. Bana yaklaştı. Avuç içini kulağına yasladı, dirseğini de yastığa koydu ve bana yukarıdan baktı. "Bebeğim ve babası nasılmış?"
"İyiyiz." Parmakları çenemi okşuyordu. "Canınız bir şeyler çekerse söyle." Dudaklarımı dişlerime geçirdim. Canım bir şeyler çekmişti ama bunu ona nasıl söylerdim? Hem bu can çekmesi miydi? "Şey aslında, aslında, şe-"
"Evet Hoseok seni dinliyorum." Dedi. Elimi üstündeki tişörte götürdüm. Doğrularak yatak başlığına yaslandım. O da benim gibi doğruldu ve dibime kadar girdi. Benimle oynamayı seviyordu. "B-ben şey düşündüm."
"Ne düşündün?" Burnu burnuma değmek üzereydi. "Beraber okusak mı? İkimiz de sınavlara gireriz. Zaten başka bir bölüm okumak istiyorum artık. Beraber sınavlara girip okuruz. Nasıl fikir?" Lütfen olumsuz bir tepki vermesin. Lütfen! "İkimiz nasıl okuyacağız ki? Benim okumaya ayıracak param yok ama sen okumak istersen her türlü bulabilirim."
"Hayır ikimiz okuyalım. Beraber okursak daha iyi olur. Birbirimize yardımcı oluruz. Beraber gidip geliriz. Çok güzel olmaz mı?" Hayali bile güzeldi. "Ama Hoseok bebeğe oda yapacağız. Bakıcı tutacağız. Daha dükkanı yaptıracağım. Geriye para kalmıyor ki. Sadece seni okutabilirim. Hem ben okuyup ne yapacağım ki? Dükkan ne olacak? Ailemle onu çok büyük zorluklarla açtık."
"Bakıcı tutmak yerine annemlere versek onlar baksa." Bu fikir çok kötüydü. Umarım aklıma başka bir fikir gelirdi. "Bebeğimizin odasını da sonraya bırakırız. Zaten 4-5 yaşına gelene kadar bizimle kalacak. O zamana kadar okulu bitiririz." Dedim. Bence dediklerim aklına yatmıştı.
"O zaman beni ikna etmelisin. Edebilirsen seninle sınavlara hazırlanırım." Her bir kelime söylediğinde dudakları dudaklarıma değip duruyordu. Benim atağa geçmemi bekliyordu. "Edeyim o zaman." Ellerimi omuzlarına koydum. Birleşmek üzere olan dudaklarımızı birleştirdim.
Onun elleri ise rahat durmuyordu. Eşofmanımın ipleriyle oynuyordu ve inatla çözmüyordu. "Sabah sabah ne oldu sana?" Dedim. Benim gibi hormonlar mı onu ele geçirmişti? "Eşimi özlemiş olamaz mıyım?" Bu beni ikna etmemişti. Üzerinde duran örtüyü ittim hızla. "Tabii çok özlemişsin." Altındaki şişliği görmüştüm. Ne olmuştu da bu hale gelmişti? "Biz buna güzel bir rüya gördüm diyelim." Dedi.