Ellerim kısa saçlarıma dolandı bir kez daha. Gün içinde yaptığım şeyler kısıtlıydı. Sigara içiyor kendimi alkole veriyordum. Bazen yan dairede oturan Sarah'ın bir yaşında ki kızına bakıyordum. Tom, gittikten sonra dünyaya karşı gözüm açılmış gibiydi. Sanki o etrafımdayken sadece o vardı. Şimdi ise bir çok insan ile tanışmıştım. Sarah, daha on beş yaşında bir anneydi, hamile olduğunu öğrenince sevgilisi onu terk etmiş ailesi de onu reddetmişti. Çocuğunu bana bırakıp sürekli işe gidiyordu. Çocukları ne kadar sevmesemde Elena oldukça tatlı bir kız çocuğuydu.
Sonra apartman görevlimizle bile tanıştım! Oldukça yaşlı buna rağmen hala güzel ve alımlı bir kadındı Betty. Karşımızda ise harika bir gay çift vardı. Michael ve Alan tanıştığım en komik insanlar olabilirdi. Tom, buradayken ona o kadar odaklanmıştım ki tüm bunları görmezden gelmeyi tercih etmişim. Bazen bana büyü yaptığını bile düşünüyordum.
Kapı çaldığında saatte baktım sabahın beşiydi. Bu saatte hiçbir komşu gelmezdi, Sarah'ın iş saatine daha vardı. Belki Carl, gene içmeye gitmiştir ve sarhoş gelmiştir diye düşünürek kapıya bakmaya gittim. Kapıdaki küçük delikten gördüğüm suratı hayatım boyunca hiç görmediğime emindim.
Oturma odasında sehpada duran asayı aldım. Tom, bana birkaç tane kendimi savunmam için büyü öğretmişti. Kapı tekrar çaldığında asamı arkamda tutarak temkinli adımlar ile kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığımda karşımda duran nereden baksan benimle yaşıt çocuk beni tepeden aşağı süzdü. Rahatsız olsam bile bunu ses tonuma yansıtmadan konuşmaya çalıştım.
"Kime bakmıştınız?" Dedim yüzüme çekici bir gülümseme kondurarak. Çocuk yutkundu. Bakışlarını yüzümde tutmaya çalışsada vücuduma bakmak istediği her hâlinden belli oluyordu. Aptal ergen.
"Roxanne burada mı yaşıyor?"
"Ne için sordunuz?"
Eli üzerine giydiği uzun kıyafetin içine gitti ondan hızlı davranıp asamı ona doğrultum.
"Yerinde olsam elimi oradan çıkarırdım." Dedim ve kolundan tutup eve soktum. Kapıyı kapatıp asayı boğazına dayadım. Uzun kıyafetin içinden asasını çıkarttım. Asamı boğazından çekerken bana şaşkın gözler ile bakıyordu.
"Otursana." Tatlı tatlı gülümseyince çocuğun ağzı iyice açıldı. Asam ile onu itince mecburen salona doğru yürüdü. Koltuğa oturduğunda asamı tekrar ona doğrultum.
"Neden burdasın?" Yutkundu. Cevap vermek için ağzını açıp kapatıyordu.
"En son gördüğümde gayet güzel konuşuyordun. Söyle beni neden arıyorsun." Hâlâ konuşmayınca sinirlenmeye başladım. Tom, burada olsa ne yapardı?
"Acı çekerek ölmek istemiyorsan konuş çocuk!" Diye tısladığımda korkuyla kasıldı.
"Leydi, Leydi Isabella yolladı beni." Leydi mi? Kaçıncı yüzyıldayız biz hala leydi mi kalmıştı? Komik.
"Leydi ha. Ne bu kraliçe falan mı?" Şaşkınlık ile baktı suratıma.
"Leydi Isabella'yı tanımıyor musunuz?"
"Tanımam mı gerekiyor? Açık konuş kim bu kadın ve benden ne istiyor."
"Ne istediğini bilmiyorum ama kendisi Karanlık Lordun sevgilisi."
"Eh sikicem leydini lordunu kim bunlar isim ver bana."
"Isabella ve Voldemort Tom yani." Çabucak konuştuğunda sadece Tom ismini duymuştum. Tom'un sevgilisi mi vardı? Tom Karanlık sikik Lord muydu? Tom sevgilisinin beni öldürmesine izin mi verecekti? Boşluğa düşmüş gibiydim. Onun hakkında bir şey bilmiyordum evet, tehlikeli olduğunun farkındaydım ama hayır, bu kadar olamazdı. Onca zaman beni neden yanında tutmuştu ki? Madem sevgilisi vardı bana niye bu kadar özel davranmıştı. Neden beni öpmüştü?
Tom, bir bilmeceydi ve ben bilmeceleri çözemediğim için ömrüm boyunca bilmecelerden nefret eden bir kızdım.
Belki bu yüzden hiç bir şey sormadım ona. Anlat demedim. Anlat desem anlatır mıydı ki? Asayı sehpaya fırlattım ve büyük sehpanın üzerine oturdum hayır, büyük sehpanın üzerine yıkıldım. Ellerim ile yüzümü kapattım.
Asasını çocuğa geri fırlattım. " Ne duruyorsun öldür beni. Leydinin ve Lordunun istediği gibi. Sadece lorduna sikik bir göt olduğunu söyle."
"Buna kimsenin götü yemez aslında." Dedi tebessüm ederek.
"Beni hala öldürmedin." Diye hatırlattım.
"Öldüresim kaçtı." Ne kadar mutsuz olsamda gülümsedim.
"Lordunuz, nasıl birisi?"
"Görüp görebileceğin en kötü büyücü. Voldemort denilmesini istiyor ama kimse ismini bile anamıyor o kadar kötü birisi. Herkesi öldürebilecek kadar acımasız. Yoluna kim çıksa öldürüyor, acımıyor, üzülmüyor." Korkuyla kasıldım. Tanıdığım Tom'dan kat kat kötü birinden bahsediyordu sanki.
"Kaç yaşında ki?" Düşününce yirmili yaşlarında bir çocuğun bu kadar korku salması biraz garipti.
"Bilmem altmış dokuz belki yetmiş."
"Ne?!" Çığlığım ile kıkırdadı çocuk. Resmen yetmiş yaşındaki birisi beni öpmüştü.
"Ama nasıl o kadar genç-"
"Detayları ile bilmiyorum ama ruhunu falan parçalamış öldü sonra dirildi hatta, nasıl bilmiyorsun ki sen de büyücüsün."
"Ben biraz atanamamış büyücüyüm galiba." Anlattıklarından hangisine şaşıracağımı bile bilmiyordum. Bir anda kahkaha atmam ile çocuk şaşkınca bana baktı. Hâlâ kahkaha atarken çocuk korkmuş gibiydi.
"Yetmiş yaşında bir kötü büyücü bana ful yalan söyledi ve ben ondan hoşlandım." Dedim sesim artık eğleniyor gibi değilde ağlıyor gibiydi.
Tom'a olan duygularımı ilk defa birine söylemiştim. Hatta ilk defa ağzıma almıştım bile denebilirdi."Fazla özel değilse Lord ile aranızda geçenleri öğrenebilir miyim?"
"O çok kötü birisi, kendisini öyle bir alıştırıyor ki sana, gideceğini bile bile gitme diye yalvarıyorsun. Beni kendine öyle güzel bağladı ki çıkıp bunları bana kendi ağzıyla anlatsa umursamazdım bile. Gerçekten büyüleyici en yakın arkadaşımı öldürdü ve ben onla geldim kendi rızamla. Etrafa kör oldum resmen. Çok korkutucu." Dedim göz yaşlarım içinde. Hala adını bilmediğim çocuk yanıma geldi. Ve bana sarıldı. O gittikten sonra ilk defa bu kadar güzel hissediyordum. Çocuğun saçlarından gelen güzel çiçek kokuları beni rahatlatıyordu. Ama ne olursa olsun Tom gibi değildi. Tom gibi hissettirmiyordu. Tom gibi sarmıyordu. Tom gerçekten zehirliydi ve ben tüm hücrelerimde onun zehrini taşıyordum. Panzehiri yoktu, öylece onun zehriyle ölmeyi bekliyordum.
Bir günde iki bölüm benden beklenmeyecek performans :)
Uyuyamazsam eğer bir bölüm daha yazabilirim.