from the wave

15 2 11
                                    

"yvaine! (iveyn) bana deniz kabuğu gerekiyor. kumsala gitmeni ve toplamanı istiyorum. sakın oyalanayım deme. bir saat içinde gelmezsen olacakları biliyorsun."

küçük kız aldığı emirle hızla yerinden kalktı. geç kalmak istemezdi. zaten her gün denizi görme fırsatı buluyor değildi. bunu değerlendirmeliydi.

bisikletiyle birlikte çevresi pembe çiçekli ağaçlarla kaplı olan sahil yolunda ilerlerken evden ayrıldığı küçük anların ne kadar huzurlu olduğunu düşünüyordu. bisikletinin tekerlerini kuma sokmadan hemen önce durdu. ona gözü gibi bakıyordu.

terliklerini çıkarıp eline sepetini aldı ve hemen kıyıya koştu. güneşin artık yakıcılığını kaybettiği, havaya tatlı bir esintinin  düştüğü bu saatler sahile gelmek için özellikle seçilmiş gibiydi.

tertemiz suyun altında, kumların üstüne dağılmış kabuklara baktı. tam eğilip birini alacağı sırada duyduğu sesle ıslanması bir oldu.

"HıIĞAAAYH"  şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. refleks olarak duyduğu sesten uzağa doğru sıçradı.  yere düştüğü anda kendini koyu mor saçlı kızı izlerken buldu. dizlerinin üstüne çökmüş yere su kusarken nasıl sinirli görünebiliyordu..

doğrulup küçük adımlarla yanına gitti. "boğuldun mu? annen nerede?" mor saçlı, öksürerek tatlı sesin sahibine döndü. "ha?!"
bu çocuk ne diye benimle konuşuyor. sinirli ifadesi kendi ellerini gördüğü anda yerini şaşkınlığa bıraktı.  hızla ayağa kalkıp ellerini küçük kızın omuzlarına koydu ve gözlerinin içine baktı.

"kaç yaşındayım ben?"

yvaine, gıdıklandığını belli ederek kıkırdadı ve omzundaki ellerden kurtulmaya çalıştı.

"görünüşe göre beş yaşındasın. benim gibi."

teki düşmüş dişlerini göstererek kocaman gülümsedi.

"saçlarında kum var."  tam elini atıp temizleyeceği sırada duyduğu sinirli hırıltı ellerini geri çekmesine sebep oldu.

"üzgünüm.." yvaine hızlı adımlarla suya koşup elinde birkaç kabuk topladı. sepeti olay anında suya düşmüş ve o şaşırmakla meşgulken dalgalar tarafından götürülmüş olmalıydı. tabi sepeti aklından tamamen uçtuğu için o bunun farkına varamadı. bisikletine koşup elindekikeri kasasına bıraktı ve hızından bir şey kaybetmeden binip gidecekken içinde huzursuz bir his dolaşmaya başladı. onu burada mı bırakacaktı..

oturduğu yerden onu izleyen mor saçlı kız ne kadar donuk baksa da içten içe gitmesini istemiyordu. o gittiği zaman yalnız kalacak ve belirsizliğe sürüklenecekti. 

yvaine geç kalma korkusunu bir kenara bırakarak tekrar kızın yanına adımladı.

yerdeki kız onu bir saniye bile bakışlarını çekmeden bekliyordu. yüzüne yerleştirdiği minik gülümsemeyle elini diğerine uzattığı sırada denize yakın dağlardan esen ılık bahar meltemi eteğinin havalanmasına sebep oldu. yüzündeki gülümseme büyürken diğer eliyle eteğinin ucundan tuttu. 

meltemle birlikte karşısındaki kızın açık kahve rengi saçlarından geldiğine emin olduğu tatlı koku ve ona elini uzatırkenki hâli bir anlığına mor saçlının içini ısıtmaya yetmişti. hiç değilse yine bir anlığına acısını unutturabilmişti. fazla düşünmek istemiyordu. kendi küçük eliyle diğerininkini kavrayarak ayağa kalktı.

"benimle kasabaya gel."

kafasını sallayarak onayladığını belli ettikten sonra elini bırakmadan onunla bisiklete yürüdü. şimdi de küçük bir kızın önünde yolculuk yapacaktı.. bir anda ne çok şey değişmişti böyle.

yvaine önüne aldığı kızın etrafından kollarını geçirerek direksiyonu tuttu. böylesinin daha güvenli olacağını düşünmüştü. 

ikili yol boyunca tek kelime konuşmadan etrafa bakındılar. birbirlerine görünmez bir bağla bağlandıklarının farkında bile değillerdi.

bu da böyle bir başlangıçtır işte. kitabın tamamı biricik ablama ithafen yazılmıştır. okuduğun zaman için ısındı mııı :3 umarım öyle olmuştur. teşekkürler. bruhcuğuma da öpücük :*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 18, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

glowing eyesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin