"ALTI: ÇİÇEĞİM."
'Zaten biraz zordur batakta çiçek açması.'Hayatıma kayıp gidiyordu sanki ellerimden. Günden güne tükenen bedenim herkesi üzüyordu. Ben hissizleşiyordum git gide. Kendimi kaybediyordum. Bu öyle anlatılması zor bir olaydı ki. Etrafım beni gerçekten seven insanlar ile doluydu. Her akan halımı siliyor, her düştüğümde usanmadan kaldırıyorlardı. Lakin artık ne ağlayacak gücüm ne düşecek yolum kalmıştı.
"Ayza'm," Barlas abimin sesi beni ürkütmüştü. Oturduğum koltukta kıpırdandım ve ona döndüm. Gözleri bir çift kırıklıktı. Başımı hafifçe yana yatırdım. Daha yeni gelmiştim eve, yine hastanedeydim bir haftadır her gün olduğum gibi. "Neyin var çiçeğim?"
"Bana çiçeğim deme abi, ne çiçeği Allah aşkına? Çiçeğe benzer yanım mı kaldı? Tam filizleneceğim derken suyumu kesiyorlar, eğiliyor başım. Ne zaman alışacak olsam saksımı düşürüp kırıyorlar. Çiçekler ilgiyle büyür oysa bana hiç bakmıyorlar. Çiçek olmak hiç bu kadar acıtmamıştı abi, ben artık çiçek olmak istemiyorum."* Derince bir soluk aldım, nefesim daralıyordu kurduğum her cümlede. Abim beni kendine çekti, sıkıca sarıldı bana. Tüm kırıklarını birleştirmek ister gibi sarıldı, birleşmedim. Birleşemedim. "Artık kırık bir saksın yok, susuz kalmaman için gerekirse göğü yaracağım. İlgisiz kalmaman için seni bırakmayacağım, bunalacaksın belki de olsun yine de bırakmayacağım. Çiçek olmak canını yakmayacak artık, çünkü sen kırıldığım yerlerden yeşerecek, güzel gülüşün ile renk katacaksın kendine. Sen benim çiçeğimsin. Benim canımın çiçeğisin. Bunu bil, asla unutma." Başımı boynuna sakladım. Daha fazla tutamadım kendimi, yeterince ağlamamak için sıkmıştım bedenimi. "Seni seviyorum, seveceğim. Hepimiz seviyoruz." Hıçkırdım. Art arda sayamadığım kez. Sessizce sakinleşmemi bekledi. Saçlarımı sevdi usul usul.
"Bu sefer çürüyeceğim, bataklıkta çiçek büyümez abi." Kısık sesim gerçeği haykırırken bir süre sustu. Ardından geri çekildi ve kollarımdan sıkıca kavradı. Gözlerime baktı, durmaksızın ağlayan gözlerime.
"Doktorun verdiği ilaçlar beni uyutmaktan başka bir işe yaramıyor abi. Uyuyunca geçmiyor ki. Kabuslar görüyorum. Daha çok artıyor. Ruhumdaki patlak her gün içine daha çok hapsediyor beni. Ben kurtulamıyorum abi. Boğuluyorum. Ne olur yardım et bana, yalvarırım kurtarın beni." Yanağına süzülen yaşı izledim. Ağladı. Benim gibi ağladı. Başımı göğsüne bıraktım. Sarsılan bedenim güçsüzleşen kollarının arasındaydı. "Canım çıkıyor sanki, canım çıkıyor." Gözlerim kaymaya başladı hafiften. Abimin kollarına tutundum. "İlaçların! İlaçların nerde? Bana bak abim! İlaçların nerde?" Bulanık bakışlarım ile başımı eğdim önüme. "Anne! Baba! Çabuk gelin!" Bağırıyordu, oysa kulağıma dolan küçük bir fısıltıydı. "İlaç verin! Pamir nerde? Sakinleştirici yapsın, bir şey yapsın." Ben iyiyim demek isterdim. Değildim. Kollarını daha çok sıktım ve dudaklarımı araladım. Kolumda ufak bir sızı oluştu. Damarıma akan ilaç çok geçmeden etkisini göstermeye başladı. Başımı kaldırdım usulca.