Selam canlarım, cancağızlarım💞
Yeni kurgumuza bir hayırlı olsunları burdan alırımm 👉
Beni "Bela Mısınız Lan Siz?" den bilenler bilir. Bilmiyorsanız o kurgumada bir göz atabilirsiniz.
O kurgumda da belirttiğim gibi
!EĞLENCESİNE! yazıyorum. Kitap yazmak, yazdığımı okumak, arkadaşlarımın desteklerini okumak, yorumları okumak beni çok sevindiriyor ve bende yazıyorum.Yazım hatası, küfür ve benzeri şeyler olabilir. Ciddi yazmadığım, eğlencesine yazdığım için bunlara çok dikkat etmiyorum.
Kötü eleştirileri okurum ama hakkıma münhasır bir hakaret görürsem yorumu siler ve engellerim. Kitabı veya benim yazı stilimi beğenmezseniz okumazsınız.
O zamannnn,
YILDIZLAR MAHALLESİNE HEPİNİZ HOŞ GELDİNİZZZZ✨
✨
Bulutlu-güneşli bir günde son iki ayda olduğu gibi masamın başına oturmuş, kulaklığımdan gelen müzik eşliğinde resim çiziyordum. Eski Ayperi olsa en sevdiği bu hava durumunda dışarı çıkar, mahallenin en çok öten kuşu gibi cıvıl cıvıl dolaşırdı. Ama eski Ayperi'den eser yoktu... Her şeyin sorumlusu iki ay önceki aldığım ve hayatım boyunca yakamı bırakmayacak o haberdi. Annemin öldüğü haberi...
Annemin doğum gününde işe gitmeden önce vedalaşmış, her zamankinden farklı olarak iki kere sarılmıştı bana. O gidince yatmadan önce kafama koyduğum gibi mutfağa geçmiş, elimden geldiğince onu mutlu edebilmek için pasta yapmaya başlamıştım. Mutfağı girmeyi, ne kadar kirletsem veya dağıtsam bile yemek yapmayı seviyordum. Artık mutfağa adımımı bile atmaktan çekiniyordum... Her şey çok güzel giderken aniden çalan telefonum ile kalp atışlarımın ritmi bir anda bozulu vermişti. Hissetmiştim. Telefonu unlu ellerimle açmış, zar zor kulağıma dayamış karşıdan gelen ince, titreyen sesi dinliyordum. "Anneniz araba kazası geçirdi, başınız sağolsun. Kurtulamadı..." diyen sesi... Yıkılmıştım.
Beni ne zaman hastaneye kaldırdıklarını bile hatırlamıyordum. Çökmüştüm. Sadece ruhum değil bedenim de daha fazlasını kaldıramamış gibi hastanelere düşmüştü. 1 hafta boyunca hastane de kalmış her gün ilaçlar, serumlar almıştım. Bilmiyordum. İlk öğrenen ben olmasaydım daha mı iyi, daha mı kötü olurdum bilmiyordum. Galiba ölene dek öğrenmemeyi dilerdim. Hastanede olduğum sürede konuşmuyor, yemiyor, içmiyor, uyumuyordum. Sadece duvara bakıp saatlerce düşünüyordum. Eve gelince de tam tersi oluşmuştu gerçi. Yemiyor, içmiyor, konuşmuyor, sadece saatlerce uyuyordum. Kalbi atan bir zombi gibiydim. Bir deri bir kemik, yüzü solgun, göz altları şiş ve mor eski neşesinden eser kalmamış kalbi atan zombi...
Kızlar babalarına düşkün olur derlerdi. Benim en güvendiğim liman annemdi. O da bırakıp gitmişti beni. Yanlız değildim. Ama sırtınızı yaslayacak, güvenecek bir anneniz yoksa, yapayanlız ve bir yarınız eksiktiniz. Ne zaman başladığımı bile hatırlamadığım portreye devam ederken masama sertçe konulan meyve tabağı ile irkilmiş kafamı yukarı doğru kaldırıp gelene bakmıştım.
"Kaç saattir şu çizimle uğraştığının farkında mısın sen?!" yüksek çıkan sesi ile kızgın olduğunu belirtti Evren abim. (TDK'ya göre arkadaşlar doğru kullanım "ağabey" ama ben "abi" kulağa daha hoş geldiği için bunu kullanacağım 🙏)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Arkadaşları
Teen FictionBir haber ile hayatının dengesi bozulan saf bir kız. Onun birbirinden değişik karaktere sahip olan abileri ve ablaları. Tabi birisi kendisini abisi olarak görmüyordu... Yıldızlar mahallesinde 17 senedir yaşayan ve yaşamaya devam eden Ayperi Karan...