2. Sezon / 101. Bölüm: Küçük Kardeş

57 6 51
                                    

Çin, İngiltere ile küçük toplantısını bitirdikten sonra İngiltere'ye bu odadada kalıp biraz dinlenebileceğini söyleyerek odadan dışarı çıktı. Uzun karanlık koridorda hızlı adımlarla ilerliyordu. Bir yandan da onu yoran düşüncelerinden sıyrılmaya çalışıyordu.

Gitmeyi istediği oda, bulunduğu katın 3 kat aşağısındaki 5. katta yer alıyordu. Fakat Çin gün boyu yürümekten, merdivenlerden çıkıp inmekten, ayakta beklemekten yorulmuştu. O kattaki asansör kapısına yöneldi ve asansörü çağırmak için düğmeye bastı. Düğme, algılandığını ifade eden şekilde yeşil ışık yaktı. Çin,  asansörün kaçıncı katta olduğunu gösteren ekrana baktı.

"-11. Kat"

Çin, bu yazıyı gördüğü anda şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. "-11. Kat" bu evin yeraltındaki katlarından biriydi. Ama Çin'in bu kadar şaşırmasın sebebi "-11. Kat", evin en alt katıydı ve Çin bile o katı çok sık şekilde ziyaret etmezdi.

Asansör hareket etmiyordu. Aradan bir dakikaya yakın bir süre geçmesine rağmen kat göstergesi yapan ekran, asansörün -11. katta olduğunu gösteriyordu.

Çin şüpheyle kat göstergesi yapan ekrana baktı.

Çin: Daha sonra bu konu ile ilgileneceğim.

Çin arkasını döndü ve uzun koridorun sonundaki merdivenlere doğru ilerlemeye başladı.

🚼🚼🚼🚼🚼

Çin -5. katın karanlık koridorunda ilerlemeye devam ediyordu. Her adımı boş koridorda yankılanıyor, odaların demir kapıları yankının etkisiyle titriyordu. Fakat Çin, evinde genelde yanlız başına kaldığı için bu yankılara ve titreşimlere alışmıştı. O an tek düşündüğü yüzünü bir an önce görmek istediği küçük kardeşiydi. Evet, Çin'in yaşı Tayvan'dan bile küçük olan bir kardeşi daha vardı. Ancak bu kardeşlerinin anneleri Çing Hanedanlığı'nı tanımaya fırsatı olmamıştı. Kardeşleri henüz 3 aylıkken anneleri Çing Hanedanlığı hayatını kaybetmişti.

Annelerini kaybetmelerinin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen Çin, hâlâ annelerini kaybettiği günün acısını yaşıyordu. Küçük kardeşi, bu konuda onu tek teselli eden kişi hâline gelmişti.

Üzerinde araba, ağaç, hayvan, yıldız, bulut, güneş çıkartmalarının yapıştırılmış olduğu kapının önünde durdu. Bütün ciddiyetini ve gerginliğini unutmaya çalışarak derin bir nefes aldı. Yavaşça kapının kolunu tuttu ve kola baskı uygulayarak kapıyı açtı. Odanın içine nazik iki adım atığında yavaşça odanın kapısını kapattı. Parmak uçlarında yürüyerek ışığın geldiği yöne kadar ilerledi. Küçük kardeşi oradaydı. Yerdeki sıcak, bir şehrin kuşbakışı görüntüsüne benzeyen oyun halısının üzerinde bir elinde turuncu bir araba, bir elinde çiftçi bir adam biblosuyla oyun oynuyordu. Oynadığı oyuna öylesine odaklanmıştı ki Çin'in geldiğini farketmedi. Bu durumu fırsat olarak değerlendiren Çin, yavaşça kardeşine yaklaştı.

Çin: Vietnam!

Küçük çocuk bu sesi duyduğunda bir an irkildi. Beklemediği bir zamanda duyduğu bu sesten ürkmüştü. Duruma bir anlam veremeden hızlıca ayağa kalktı ve arkasına bakmadan odasının kapısına doğru koşmaya başladı.

Çin: Vietnam dur!..

Küçük çocuk, Çin'i duymamıştı. Onun tek düşündüğü odanın kapısının koluna yetişmek, kolu aşağıya doğru çekerek kapıyı açmak ve bir an önce odadan ayrılmaktı.

Çin hızlıca ayağa kalktı ve kardeşinin olduğu yere doğru koşmaya başladı. Kardeşinin kapı koluna yetişmeye çalışan kollarını nazikçe tuttu. Küçük çocuğa sarılarak onu kollarına aldı ve yavaşça ayağa kalktı. Vietnam Çin'i gördüğünde şaşkınlığın etkisinden sıyrıldı ve sevinçle ellerini çırptı.

Countryhumans 2020 >~< {2021} (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin