[28] Hapishane

1.1K 70 65
                                    

Selam bebeklerim. Uzun zaman oldu, önceki bölümü okuyup hatırlayın derim. Keyifli okumalar❤

Ahsen gördüğü manzara karşısında âdeta şok geçirmişti. Karşısında duran mezarların içi boştu ve mezar taşının üstünde küçük bir not yazıyordu.

"Abin (Ege'den bahsediyor) seni çok özlemiş." Genç çocuğun tüyleri diken diken olmuştu. Kim böyle bir şey yapabilirdi ki?

1 Saat Önce

Eve gelen Barlas ve Mahmut ikilisini Barlas'ın adamları karşılamıştı. Hepsinin yüzünde tuhaf bir tedirginlik ve korku vardı.

"Ne oldu? Ne bu haliniz?" Diye sordu Mahmut. Kimseden ses çıkmamıştı. Aynı şekilde ama daha sert bir ses tonuyla Barlas sorunca bütün herkes biraz gerilmişti. İçlerinden bir kişi çıkıp anlatmaya başladı.

"Abi sana bir zarf geldi bugün. Bizde içeriye masana koymuştuk. Ama Deren Hanım (Barlas'ın yeğeni) zarfı açmış ve görmemesi gereken resimleri görmüş. Sende baksan iyi olur." Diyerek arkasında sakladığı zarfı Barlas'a uzattı. Barlas elindeki zarfı açıp içindeki resimleri görünce beyninden vurulmuşa dönmüştü. Resimlerin hepsinde iki tane mezar vardı, ve üzerlerinde Deniz Aksoy ve Mete Kara yazıyordu. Tepkisizce resimlere bakıyordu. Mahmut elinden zarfı alıp bakınca aynı şeyleri o da hissetmişti. Sinirlerine hakim olamamıştı Mahmut.

"Geberteceğim lan seni. Seni bulup geberteceğim. GEBERTECEĞİM!" Yerinde duramayarak bulunduğu odayı terk etti Mahmut. Alt kata inerek eline ne geçtiyse savurdu. Sinirini bir şeylerden çıkarmak istiyordu. Bütün odayı birbirine kattıktan sonra omzunda hissettiği el ile duraksadı.

"Abi ben.." boğazında bir yumruk vardı sanki. Yutkundukça daha çok batıyor, konuşmasını engelliyordu Mahmut'un. Barlas'a sıkı sıkı sarıldı. Sanki ona tutunmasa yıkılıp düşecekti.

"Geçecek Mahmut, söz veriyorum geçecek." İkili biraz daha sakinleştikten sonra bu zarfı kimin gönderdiğini bulmak için işe koyuldular ama ne yazık ki hiçbir şey bulamamışlardı. Gönderen kişi çok yakındaydı ama onlar henüz bunun farkında değillerdi...

Bir saat sonra yine bilinmeyen bir numaradan Barlas'ın telefonuna bir mesaj geldi. Farklı günler ve farklı açılardan çekilmiş birkaç fotoğraftı bunlar ve bütün fotoğraflarda ki başrol ise tek bir kişiydi. Her fotoğrafta elinde çiçekler olan Ahsen.. Barlas artık öfkesine hakim olmakta zorlanıyordu ama aklında çok güzel bir plan vardı. Hemen herkese haber verip planı uygulamaya koyuldu. Ahsen'i çok güzel bir sürpriz bekliyordu. Mezarlığa gidip o iki mezarı aramaya başladı herkes. Uzun uğraşlar sonucu nihayet biri bulup herkesi oraya çağırdı ve herkes o gerçekle yüzleşmeye başladı. Bütün herkes Deniz Aksoy ve Mete Kara yazan iki mezar taşına bakıyordu. Hemen işe koyulup mezarları kazmaya başladılar. İçinden çıkan cesetlere test yapılması için örnek parça alarak laboratuvara yetiştirmesi için birkaç adam yola çıkmıştı. Zor uğraşlar sonucu mezarlar eski haline geri getirilerek orayı terk etmişti herkes. Zaman geçmek bilmiyordu. Elli iki saati geride bırakmışlardı ama hala bir haber gelmemişti. Çalan telefon sesiyle odada ki bütün herkes susmuştu. Barlas telefonu açarak sabırsızca karşıdan gelecek haberi bekliyordu.

"Barlas sonuçlar şimdi geldi bende sabahı beklemek istemedim." Laboratuvarda çalışan Barlas'ın eski bir dostuydu ve seve seve yardım etmeye hazırdı. "Sizin verdiğiniz DNA sonuçla eşleşmiyor. Ölen kişiler sizin aradığınız kişiler değil. Ölenlerin isimleri Esat Yörükoğlu ve Buğra Kesin." Duyduğu isimlerle Barlas'ın keyfi az da olsa yerine gelmişti. Bir de onca işin arasında onları öldürmekle uğraşarak zamanını kaybetmeyecekti. Şimdi kendini sadece Denizi bulmaya adayacaktı.

Yan Benimle [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin