Medyadaki kızı Leticia gibi hayal edebilirsiniz<3"Vay canına burası çok... çok güzel" dedim görkemli ve ihtişamlı şatoya bakarken.
"Hadi içeri girelim, birazdan binanı öğreneceksin Leticia." Dedi Hermione ve elimden tutup şatonun içine sürüklemeye başladı.
Hep birlikte birkaç merdiven çıktıktan sonra Büyük Salon denilen yere gelmiştik. İçeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken dört tane uzun masa oldu. Salonun diğer en uç noktasında ise tahminimce profesörler oturuyordu.
Uzun masalarda karşılıklı şekilde oturan öğrencilere baktığımda ise hepsinin üstünde kırmızı, sarı, mavi ve koyu yeşil, cübbe dedikleri şeylerden giymişlerdi.
Hermione'nin dediğine ve üstündekilerden de anlaşıldığına göre Gryffindor kırmızı renkti.
Ayaktakiler yavaşça yerlerine geçmeye başlayınca bende Hermione'nin peşinden gidecektim ki omzuma dokunan el beni durdurmuştu. Elin sahibine baktığımda Hagrid olduğunu gördüm.
"Profesör Mcgonagall senin ismini söyleyene kadar burada bekle Leticia. İsmini söylediğinde oradaki gördüğün tabureye oturacaksın. Seçmen Şapka'yı biliyorsun zaten o senin binanı söyleyecek ne derse o binanın masasına oturacaksın."
Kafamı sallayıp önüme döndüm ve etrafı incelemeye devam ettim. Arada bazıları arkasını dönüp bana değişik bakışlar atıp önüne geri dönüyordu.
Profesörlerin masasında en ortada oturan beyaz uzun sakallı yaşlı adam kalkıp konuşma yapmaya başladı.
"O Dumbledore değil mi?" dedim Hagrid'e dönerek.
"Evet, kendisi Hogwarts'ın müdürü. Aynı zamanda gelmiş geçmiş en güçlü büyücülerden biridir kendisi-"
Konuşurken ismimin söylenmesi ile sözü kesilmişti. Bütün gözler bana döndüğünde derin bir nefes alıp tabureye doğru yürümeye başladım.
Tabureye oturunca Profesör Mcgonagall eski ve yıpranmış kahverengi şapkayı kafama taktı.
Bir veya iki saniye beklemeden sonra şapka gür bir sesle konuşmaya başladı.
"Hmm bir bakalım... cesursun çok cesursun, kınu sevdiklerin olunca her şeyi göze alabilecek bir kişiliğe sahipsin. Hırslısın da, insanlara kendini kanıtlamayı seven tiplerdensin. Meydan okumayı da seversin, hadi ama daha ne geveliyorum ki ben. Sen tam bir Gryffindor'sun!"
Rahatça nefesimi verdikten sonra tabureden inip Gryffindor masasına, Hermione'nin yanına oturdum. Çevremdekiler beni tebrik ettikten sonra Dumbledore'un konuşmasının bitmesini bekledik.
"Unutmayın çocuklar, hayallere bağlanmak ve yaşamayı unutmak iyi değildir. Ziyafet başlasın."
Birden önünde çeşit çeşit bir sürü yemek belirince şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Yesene Leticia." dedi Ron ağzındaki butla zar zor konuşarak.
Onu boş vererek başımı yanımda oturan Hermione'ye çevirdim.
"Biz nerede kalacağız Hermione?"
"Yemekten sonra Gryffindor ortak salonundan geçip ayrılmış kızlar ve erkekler yatakhanesine gideceğiz. Herkes ikişer ikişer kalıyor gidince öğreniriz kim ile kalacağımızı."
Kafamı anladım gibi sallayıp önümdeki tavuktan yemeye başladım.
...
Yemeklerimizi yemiş, bütün Gryffindorlular olarak ortak salona gidiyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐡𝐚𝐧𝐠𝐢𝐧𝐠 𝐭𝐡𝐞 𝐭𝐫𝐮𝐭𝐡||𝐝.𝐦
أدب الهواةhem inanç devriydi, hem de kuşku. hem aydınlık mevsimiydi, hem karanlık mevsimi. hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı. hem her şeyi vardı, hem hiçbir şeyi yoktu. hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası,iyi ya...