Taksiden indim ve kapıyı kapattığımda taksi benden uzaklaşırken gözlerimi ondan ayırıp önünde indiğim binaya baktım. Bir süre karşımdaki yıkık dökük eski bina ile bakıştım. Buraya gelmemem gerekiyordu, buraya kesinlikle adım atmamam gerekiyordu. Hatta yurda geri dönmem gerekiyordu.
İçim bunları isterken dışım ise buraya kadar boşuna mı geldin diye soruyordu bana. Cevaplayamıyorum. Buraya boşu boşuna gelmek istemiyordum ama korkuyordum da. Sadece burada böyle dikilmek istiyordum. Ne geri dönmek, ne de ileri gitmek istiyorum. Sadece arafta kalmak istiyorum bir süre. Burası rahat ve güzel bir dinlenme noktasına benziyor. Ama birileri bunu bozmalı değil mi?
"Güzel oğlum."
Duyduğum ses ile yüzümü buruşturdum ve gözlerimi binadan ayırıp bana doğru yaklaşan adama çevirdim. İyice yaklaşıp tam önümde durdu ve gözleriyle beni dikkatlice süzdü.
"Yaralısın."
"Dayak yedim."diye hızlıca cevap verdiğimde bir süre daha beni süzdükten sonra başını biraz yana eğdi.
"Neden geldin? Yine beni ne ile suçlayacaksın?"
"Bu sefer suçlamayacağım, sadece öğrenmek istiyorum. Ayrıca zaten suçlusun yani boşuna yapmıyorum bunları ben."dediğimde beni kolumdan tuttu ve eski binaya doğru çekmeye başladı.
Hızlıca beni içeri doğru çektikten sonra beni bıraktı ve kapıyı kapattı. Ona bakıp kolumu ovarken yüzümü buruşturdum ve içeriye bakmaya başladım. Tahmin ettiğim gibi, burayı değiştirmişti. Odanın ortasında bulunan langırt masası yerine artık kocaman bir bilardo masası vardı. Kahverengi eski koltukları gri deri koltuklarla değiştirmişti. PlayStation'ını yine duruyordu ve televizyonunu da büyütmüştü. Deponun bir köşesinde de asla vazgeçemediği çiçekleri vardı. Çiçekler onun için çok önemliydi, bayılırdı çiçeklere. Her gün sulamaya, onlarla konuşmaya bayılırdı.
"Fakir olduğunu sanıyordum."
"Zaten öyleyim. Bunları ben yenilemedim."diye cevap verdiğinde hızlıca ona doğru döndüm. Kapının önünde dikilip bana bakıyordu.
"Kim yeniledi?"diye sorduğumda derin bir nefes aldı ve odanın içine doğru ilerledi. Bilardo masasının yanından geçerken eline siyah topu aldı ve bana doğru dönüp geri geri ilerlerken elindekini havaya atıp tutmaya başladı.
"Eski sevgilim."dediğinde suratımı tekrardan buruştururken olduğum yerde dikilmeye devam ediyordum. Ondan ne kadar uzak olursam o kadar rahat hissediyordum kendimi.
"Ne öğrenmek istiyorsun güzel oğlum?"diye sordu derin koltuğa oturup bacak bacak üstüne atarak. Bir süre ona baktıktan sonra derin bir nefes alıp dikleştim.
"Bang ailesi hakkında ne biliyorsun?"dediğimde bir süre yüzüme bakıp düşündükten sonra gülümsedi.
"Bir soru sormama izin ver."diyerek dikleştiğinde gözlerimi kırpıştırarak onu izlemeye devam ettim. Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini bana doğru uzattı.
"Sen, Bang ailesi hakkında ne biliyorsun?"dediğinde omuzlarımı silktim.
"Bayan Bang'ın öldüğünü, ve büyük oğlunun senden nefret ettiğini biliyorum. Hatta benden de."diyerek yüzümü işaret ettiğimde kaşlarını çatıp dikleşti ve kaşlarını tekrar yukarı kaldırıp histerik bir şekilde güldü.
"Bayan Bang'ın öldüğünü derken?"diye gülerek konuştuğunda başımı aşağı yukarı salladım ve omuzlarımı tekrardan silktim.
"Evet, intihar etmiş."dediğimde gözlerini kocaman açarken bakışlarını benden çekip arkasına yaslandı. Şok olmuş gibi görünüyordu. Daha fazla şok etsem ne olurdu ki?