Güzel vampir bir zamanlar dünyayı yönettiği çalışma odasına kapanmış gözlerini kapatarak düşünüyordu. Uyandığından beri hayat onu sanki başka bir boyuta yönlendiriyordu ve Eelsina buna sesini çıkarmıyordu. Eskiden şatosunun yanından bile geçmeye cesaret edemeyen insanoğulları evinin içine kadar girmiş, sırlarına vakıf olmuş, hayatının birer parçası olmaya çalışıyordu. Üstelik bir tanesi Eelsina nasıl olduğunu fark etmeden çoktan hayatına tesir edebilmiş hatta hayatı boyunca sadece ona ait olmuş, kimselerin ulaşamadığı gizli bölgelerini istila edip düşüncelerine girmişti.
O gecenin sabahında daha Eelsina kendine bile gelememiş, Myles'ın sözlerinin içerdiği anlamı tam idrak edememişken kapıları çalınmış ve ellerinde valizlerle yaşlı bir adamın içeri girişini izlemişti ikili. Marwin Hopkins hiç vakit kaybetmeden eve yerleşirken Eelsina onu parçalamasın diye Myles sürekli kızın yanında kalıp aklını kötü düşüncelerden uzaklaştırmayı kendine görev edinmişti.
Eelsina, Myles'ın evde oluşunu tamamlanmışlık gibi hissetse de bu yaşlı baykuşu bir yabani ot gibi görüyordu ve koparılması gerektiğine inanıyordu. Buna rağmen Myles bu durumdan oldukça hoşnuttu. Geldiği günden beri akşam yemeklerini birlikte yiyor, birlikte edebiyat hakkında sohbetler ediyor ve Eelsina'ya göre gereğinden fazla eğleniyorlardı. Güzel kız bu durumdan sıkılmıştı, özellikle bu zorunlu misafirliğin ne zaman biteceğini bilememek onu daha da çıldırtıyordu.
Hergün okula gidiyorlardı ama orası bile Eelsian'nın cehennemi olmuştu. Herkes onlarla konuşmaya çalışırken Eelsina nasıl bu kadar neşeli olduklarına inanamıyor ve kendinden yüzyıllarca küçük insanların onunla böyle ukalaca konuşmalarına dayanamıyordu. Üstüne üstlük tüm bu olanlar yüzünden Myles ile başbaşa kalıp o gece olanları konuşmaya fırsat da bulamamıştı. Gerçi Eelsina, Myles ile konuşmaya çalıştığı her seferinde genç adam ustaca onun sorularından kaçmayı başarabilmişti ama bu durum Eelsina'yı çok rahatsız ediyordu.
Birinin düşüncelerine ulaşıyor olma ihtimali bile felaketken Myles'ın bunu yapabildiğini bilmek onu öldürmesi için oldukça mantıklı bir gerekçeydi. Ama Eelsina biliyordu ki bunu asla yapamazdı. İstese bile bunu yapamayacağını içten içe biliyordu. Marwin'in ona muskaları vermeme konusunda ısrarları ve düşmanlarının sessiz bekleyişi gerginliğini ve sinirini daha da çoğaltıyor bu yüzden tüm bu stresten uzaklaşmak için kendini saatlerce bu odaya kilitliyordu.
Gözlerini açtığında arkaya attığı kafası sayesinde masasının arka duvarına asılı büyük yağlı boya tablo ile karşı karşıya gelmişti. Bir süre tabloya dikip baktığı gözlerinden bir damla süzüldüğünü fark ettiğinde şaşkınlıkla ayağa kalktı. Bu tabloyu bir an önce buradan kaldırması gerekiyordu. Bir daha hiçbir zaman o tablodaki gibi gülemeyeceğini bilmek ona acı veriyordu ve her baktığında bir diken gibi yüreğine batan, bir resimde bile hissedilebilen sıcacık içine akan bakışları göremeyecek olmak ona inanılmaz bir acı veriyordu.
Bir adım yaklaştığı duvarın önünde durup yanındaki adamı inceledi. Kömür gibi simsiyah saçları ve kavruk bir teni vardı. Sol gözünün üstünden boynuna kadar uzanan derin yara, cüsseli bedeni ve dipsiz bir kuyu gibi görünen kapkara gözleri ilk bakışta karşısındakine dehşet verecek kadar korkutucu bir görüntü çizse de Eelsina onun içindeki sevecenliğin bugüne kadar dünya yüzeyinde doğup yaşamış hiç kimsede olmadığına emindi.
Eelsina'nın oturduğu sandalyenin ardında ayakta resmedilen kudretli adam yakışıklı sayılmaz hatta aksine çirkinliği oldukça korkutucu görüntüsüne katkı sağlardı. Eelsina kendini bildi bileli yanında olan adamın artık olmayışının boşluğunu daha çok hissedeceğini düşünse de uyandığından beri yanında olan Myles sayesinde bu acıya dayanabildiğini fark ediyordu. Ama Myles'ın asla ulaşamayacağı bir yerdeydi Lin'in onun hayatındaki yeri. Uyandığından beri özenle onunla ilgili her şeyden kaçarsa acısını azaltacağını düşünüyordu ama şimdi onun hatıralarını unutabilmenin imkansız olduğunun farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bluemoon (ASKIDA)
VampireMyles sıradan bir sokak çocuğuydu. Ta ki ev bildiği viraneye garip bir kız gelene kadar... Pandoranın kutusu açılıyor, 900 yıllık nefret ortaya çıkıyor!