Voilá

945 97 195
                                    

9.9.1993

Zar zor bulduğum okula geliyorum, lisede ilk senemiz. Okulu incelerken gözlerim bir çocuğa kayıyor. Sapsarı saçları güneşte parlıyor, küçük bedeni yanındaki bir kaç çocuğun arasında kayboluyor.

İtmeye başlıyorlar onu. Yere düşüyor, gözleri doluyor. Sanki canı acıyınca benim canım acıyor. Koşarak gidiyorum oraya, diğer çocuklara bağırarak uzaklaştırıyorum. Elimi sakince uzatıyorum tutsun diye, korkulu gözlerle bakıyor. "Korkma" derken ellerini tutuyorum ve kaldırıyorum yerden.

"Teşekkür ederim."

Neden kendini ezdiriyor sormak istiyorum, bu güzelliğine kıyan kişilerin ne sebebi olabilir diyorum kendi kendime. Tutamıyorum dilimi,

"neden böyle yapıyorlar sana"

Yutkunuyor yavaşça. Kaçırıyor gözlerini. "ya söylediğimde sende öyle yaparsan"

"neden yapayım, ne olursa olsun bunu hakettiğini düşünmüyorum."

"pislik diyorlar bana, midelerini bulandırıyormuşum. Erkekleri de beğendiğim için."

Son cümlesini korkarak söylüyor, onu yargılayacağımı, onlar gibi olacağımı düşünüyor.

Tüm sinirim hücrelerime kadar ulaşıyor. "Neden bulandırıyormuşsun midelerini? bunda iğrenç olan bir şey yok. Ne varmış erkekleri de beğeniyorsun diye. Ben de beğeniyorum."

Hikayemiz böyle başlıyor. Okul bahçesinde gördüğüm, o güzel saçlarıyla güneş ışığını aratmayan, gülüşlerine koca bir dünyayı sığdırmış bu çocukla olan hayat hikayemi nasıl biteceğini bilmeden büyük bir umutla yazmaya başlıyorum.

17.9.1994

Okulun ikinci senesindeyiz, kantinde otururken onu izliyorum. Sadece bir tane arkadaşı var. Onu seven tek kişi gibi görünüyor. ilk sınıflardan bir çocuk. Sürekli yanına geliyor, onunla konuşuyor, güldürüyor. Bazen kıskanıyorum, onu güldüren kişi olmak istiyorum. Onun yanında olan kişi olmak istiyorum. Saçlarının nasıl koktuğunu, neler sevdiğini, ellerinin nasıl hissettirdiğini, sevgisinin nasıl bir şey olduğunu bilmek istiyorum.

Yanımdakiler çok baktığımı farkediyor ki bir ses duyuyorum yanımdan, bağırıyor "neden bu homoya bakıyorsun, miden bulanmadan nasıl durabiliyorsun."

İçimde bir şeyler alevleniyor sanki, kontrol edemediğim öfkemin tüm vücudumu ele geçirdiğini hissediyorum. Gözlerim Felix'i buluyor. Onunda gözlerinin içindeki öfkeyi görüyorum. Yinede üzüldüğünü iliklerime kadar hissedebiliyorum. Ben onun gibi susmak istemiyorum. Ayağa kalkıyorum bir hışımla. Tüm gücümle yumruğumu kaldırıyorum. Ne olduğunu bile anlayamadan kırık çenesiyle yere yığılıyor orospu çocuğu.

Kaos bu ya, ne zaman çıkacağı belli olmuyor. Bana saldıran yandaşları, yanıma koşan felix ve arkadaşı, beni kurtarmak için aceleyle gelen öğretmenler, her şey yerde yediğim tekmelerle bulanıklaşıyor. Canım acımıyor bile, sadece Felixin endişeleniyor oluşu içimi burkuyor.

Karnımdaki ağrıyla yürümeye zorlanırken küçük bedeniyle taşımaya çalışıyor beni. Yürüyemesem bile ona yüklenmiyorum. Zarar gören tek bir hücresi için tüm dünyayı yakabilirmişim gibi hissediyorum bir an. Tuvaletin bir köşesine oturtuyor beni. Minik elleriyle şişmiş suratımdaki kanları temizliyor. İçimde kopan fırtınaları ve ona olan, tanrıları bile kıskandıracak bu aşkı göstermek istiyorum. Ama yine aynı düşünce doluyor beynime. okulda yaşadığı bu iğrenç hayatı daha da zorlaştırmak istemiyor bir tarafım. Gördüğü bu çirkin muamelenin daha da ağırını görmesini istemiyorum. Onu her şeyden sakınmak istiyorum.

Voilá | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin