Emir Başkomiser, uzun bir mücadele ardından sorgu odasına yöneldi. Hemen ardından da Yunus Komiser. Emir Başkomiser, sakin bakışlarla: "Yolun sonuna geldik, fırsatınız varken anlatın Şevki Bey?"
Sandalyede oturan emekli komutan, önce Emir Başkomiser'e, sonra da Yunus'a merak dolu gözlerle bakarken: "Karımı buldunuz mu?" diye sordu. Emir Başkomiser, aynı sakinlikle: "Hayır bulamadık çünkü, eşiniz Şebnem Hanım, bundan 9 sene önce vefat etmiş! Neden anlatmadınız bunu bize? Neden yalan söylediniz?"
Yaşlı komutan gözlerini büyükçe açarak: "Hayır! Bu.. bu mümkün değil! Ne.. ne söylüyorsunuz siz? Ağzınızdan çıkanı, kulağınız işitiyor mu?"
Emir Başkomiser, alnını sıvazlarken Yunus Komiser benzer sakinlikle araya girdi: "Karınız yani Şebnem Hanım, İEF'TE (İzmir Enternasyonal Fuarı) endemik bitkiler için araştırmalar yapan ve toksikoloji uzmanı imiş. Siz operasyona gittiğiniz sıralarda, parası ile herşeyi satın alacağını zanneden bir şeref yoksunu çıkıvermiş. Yunus, bunları sakin sakin anlatırken yaşlı komutan gözleri fır dönüyordu. Eşinize sarkıntılık yapmaya kalkışmış ama eşiniz, buna fırsat vermemiş. İzmir'in sayılı işadamlarından Şevki Kuyu'yu dava etmiş. Ancak hukuk, eşiniz kadar şerefli, asil değilmiş. Tamamen eşinizin aleyhine karara bağlamış. Yaşlı komutan, oturduğu sandalyede gittikçe daha fazla hareketlenmeye başlamıştı. Yunus Komiser, Emir Başkomiser'in şaşkın bakışları arasında, anlatmaya devam ediyordu. Bu karar üzerine karınız yani Şebnem Hanım, inceleme için getirdiği 'Risin' adlı zehirli maddeyi toz haline getirerek, sizin hani Gara'da çekildiğiniz resmin arkasına saklamış. İlk başta, onu, o işadamını öldürmeyi düşünmüş ama.. bir şeyi unutmuş: Mahkeme sonrası Şevki Kuyu tarafından taciz.. Ve, 'nasılsa kocam intikamımı alır' diyerek, zehri... İçmiş.."
Birden ayaklanan Şevki Komutan, sorgu odasındaki masa ve duvarları yaşından beklenmeyecek çeviklikle yumruklarken: "YETEERR, DUYMAK İSTEMİYORUM ARTIIIIK, YETEERR! ŞEBNEEMM, ŞEBNEMİİMM!!!"
Bağırışlara, Komiser yardımcısı Nur yetişmişti. Emir Başkomiser ve Yunus, Şevki Komutan'ı güçlükle tuttuktan sonra, sakinleştirici ile revire almıştı. Sakinleştiricinin verdiği uyku dolu sesle: "Her.. şeyi hatırlıyorum.. artık! Uyandığımda hepsini.. anlatacağım!.."
Emir Başkomiser, Yunus'a attığı bakışla sorularına cevap bekliyordu: "Hani demiştiniz ya Amir'im, hastanede ne bok yemeye kovalamaca işine düştün diye.. İşte o kovalamacada yakalanan yaşlı adam, bana bunları anlattı. 'O Komutan, Alzheimer hastası. Yaşanan olayları sakinlikle anlatırsanız, hatırlar' dedi. Dediği gibi de oldu. Dedim acaba yalan mı söylüyor diye düşünecektim ki aklıma öteki adam geldi. Şehitliğe gittiğimde, hani iki yerde de kovan bulunduğu gün, benim okuldan arkadaşım Ferit, namı diğer 'Kara Peç' söylemişti. Aynı şekilde, Kürşat'ı da o öldürecekti. Uzun lafın kısası, bizim Kara Peç diye sandığımız adam, Kürşat değilmiş!! Onun hikayesi bambaşka."
Emir Başkomiser, kaşlarını çatmış bir vaziyette: "Kürşat ve Yaşlı adamı görmek istiyorum. Peki, Ağır ceza mahkemesi başkanını öldüren de mi oymuş?"
Yunus da, Şevki Komutan'ın durumundan etkilenmiş olacak ki, yüzü düşmüştü: "Hikmet Bey'i kimin öldürdüğünü bilmiyorum. Şu yaşlı adam ve Kürşat ile konuşmadan çözülmez!"
Çalan telefonunu açtı, Yunus Komiser: "Arayan Rıza'ydı. Kürşat, bizle görüşmek istiyormuş, Amir'im!"
Hastaneye geldikleri sırada saat, 01.45 olmuştu. Hemen Rıza'nın yanına vararak: "Nası vaziyeti?"
"Geldiğinden beri, sürekli ifade dedi durdu Amir'im. Doktorlar, pek iç açıcı şeyler söylemiyorlar. İlaçlar sayesinde dayanıklı olduğunu söylediler. Maksimum yarım saat konuşabilir dediler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)
Acción"Ölüm, sadece bir başlangıçtır" Eğer buna inanıyorsan, 'Bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu, herkesin göreceği yere koymak' olduğunu kabul edeceksin... Sir A.C. Doyle *Mesleği ile ailesi arasında yaşayan ama aldığı cezalar nedeniyle yükselemeyen;...