|1 hafta sonra|
Sabah 5:00 da kalkmış ve soğuk bir duş almıştım. Soğuk bir duş almak her zaman bana en iyi gelen şeylerden biri olmuştur. Ailem henüz uyuyordu. Bende bir kaç şey atıştırıp giyinmiştim. Bugün ilk baş üniversiteye ardından ise yetimhane'ye gidecektim.
Arabaya binmiş ve üniversiteye doğru yol almıştım... Bugün konferans olduğu için ilk işim konferans salonuna gitmek olmuştu. Bugün ünlü bir şirket okulumuzda konferans düzenlemişti.
Okuduğum üniversite özel bir üniversite olduğu için , sürekli bu tarz konferanslar düzenlenirdi. Şirket yöneticileri ileride kendi şirketlerinde çalışacak insanları seçerdi binevi. Düşüncelerimden sıyrılıp şuana dönmüştüm.Konferans baştan sona doluydu. Bugün gelen şirket herkes için büyük bir iş fırsatıydı ve doğal olarak herkes de bu fırsatı değerlendirmek istemişti .
Konferans başlamıştı , herkes sessizce konuşmayı dinliyordu. Bi anda bize soru yöneltmişlerdi.
- Her zaman en korkulan kisiler kimdir ?
Bir kaç kişi cevap vermişti
- güç
-para
-kariyerKendi mi tutmamış , el kaldırmıştım ve söz hakkı verilmişti
- Jostein Gaarder 'in dediği gibi her zaman en korkulan insanlar soru soran insanlardır. Sorulara cevap vermek o kadar sakıncalı değildir. Tek bir soru bin cevaptan daha güçlü olabilir ...
Söylediğim şey dikkatini çekmiş benziyordu fakat, bisey demeden konuşmasına devam etmişti...
Konuşması bittiği zaman salon boşalmaya başlamıştı ki; beni çağırmıştı. Yanına gittiğimde bos bir odada konuşmaya başlamıştı . Oda oldukça güneş alıyordu ve beni istemeden çok rahatsız etmişti herzaman güneş den nefret etmişimdir. Hemen karşıda ki masaya oturup karşımda ki adamın neler diyeceğini beklemiştim. Elinde benimle alakalı olan dosyayı almış ve inceliyordu.
- ilginç! Demekki yetimhane de gönüllü olarak çalışıyorsun
- evet anlamında kafamı salladım- Çalışma sebebini sorabilirmiyim?
-oradaki küçücük bedenleri fakat kocaman ruhu olan çocukların acılarına ortak olmak ve acılarını hafifletmek istiyorum ve bunun için çabalıyorum...
- Onlara acıyormusun yada onları görüp kendi hayatına şükrediyorsun?
- Asla! Hiç bir zaman başkalarının acılarıyla kendimi şanslı hissetmedim veya şükretmedim.
- Peki. Doğru söylemem gerekirse konferans salonunda dediğin şey çok dikkatimi çekti. İleride seni şirketimde görmeyi isterim .
- Beni sadece orda verdiğim bir cevaptan dolayı mı şirketinize alacaksınız ?
- Sen orda bir cevaptan çok daha fazlasını söyledin diyerek önüme kağıdı vermişti.
- En kısa sürede seni şirketimize bekliyoruz Aden diyerek gitmişti.
Doğru söylemek gerekirse fazla şaşırmıştım beni bu kadar çabuk şirketine aldığına... fakat pek takılmadım sonuçta hayatımın fırsatı elime geçmişti o şirkette çok güzel bir şekilde kendimi geliştirip yükseltebilirdim.
Bir kaç derse girmiş ardından üniversite den ayrılıp yetimhane ye gitmek için yol almıştım.
Yurda gider gitmez ilk elfida meleğim karşılamıştı beni hemen ona sarılmıştım. İki gündür birbirimizi görememiştik ve ve onu çok özlemiştim... Onunla beraber diğer çocukların yanına gitmiştim hepsiyle sarıldıktan sonra bana yaptıkları resimleri, yeni oyuncaklarını gösteriyorlardı.
Aslında küçücük bir çocuğu mutlu etmek bu kadar kolaydı. Kafasını okşamanız, öpmeniz, yada bir oyuncak almak . Küçük bir çocuğu sevindirmek bu kadar kolayken neden çocuklar hep üzülüyor ve acı çekiyorlar dı? Bir masum varlığı mutlu etmek bu kadar kolayken neden üzersin ki neden ruhuna yaşayamıyacağı acıları veriyorlardı?
|Eğer şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, insanoğlu uydurmuşsa onu, kendine bakarak, kendini örnek alarak uydurmuştur.|
/• Karamazov kardeşler, fyodor Mihayloviç Dostoveyski
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
Dla nastolatkówİfadesiz bir sekilde tetihi bana karşı çektiği zaman, hayatım gözümün önünden geçmişti.. Bana bu kadar ağır gelen şey silahı bana çekmesimiydi yoksa onu hiç tanıyamamış olmammıydı ? Ama ecelim olacak şeyin içi boştu... O gün beni öldürme...