Hawk

126 74 0
                                    


"Sakın hareket edeyim deme." Ne yüksek sesle konuşmuştu ne de kızgınca. Silahını bir an olsun kafamın dibinden çekmiyordu.

"Liv!" Beysbol sopasını havada çevirerek çocuğa korkmadan yaklaşmıştı. "Kızdan uzak dur."

Sırf yaklaştıkları, ileri geri konuştukları için ölürsem karşı tarafa gözüm açık giderim. Çocuğun cılız, güçsüz tipine göre çantası epeyce ağır gözüküyor. Çanta henüz yanımıza gelmemiş birine ait olabilir, aksi halde çantayı taşırken epeyce zorlanıyor olmalı. Kafasına taktığı gözlüğün yüzücü gözlüğüne benzemesi açıkçası biraz komik. Tuhaf bir yüze sahip. Üzerindeki kıyafetler askeri değil. Kampçılar çantalarını bu tarz tercih etmezler, genelde genç erkekler kullanır. Ya askerlerden aşırmıştır ya da internetten bulmuştur. İkinci seçenek en mantıklısı. 

"Kıza zarar vermemi istemiyorsanız silahlarınızı yere bırakın ve uzaklaşın." Gözlerini benim gözlerimden ayırmıyordu. Dönüşmüşlerle bile yüz yüze kalmış  bu kadar ölümün kıyısında hissetmemiştim. "Yeterince uzaklaştığınızda onu da bırakacağım. Eğer hamle yapars-"

"Bahse varım elindekini kullanmayı dahi bilmiyorsundur." Cherly'nin arayı bulması lazımken aptalca laflar etmesi sinirimi bozmuştu. Madem silahı kullanmayı bilmiyor o zaman ne halt yemeye taşısın ki? Keşke azıcık mantık yürütebilselerdi. 

"Ah..." İç çekerek silahını yavaşça başka yöne çevirdi. "Beni yakaladınız hanım efendi, tebrik ederim." Silahın yönünü hızlıca ormanın içine çevirdi ve hiç ateş ettiği yere bakmadan sıktı. Köpeklerden birinin inleme sesi gelmişti. Biz ne olduğunu anlayamadan silahını tekrardan kafama doğrulttu. Tüm yaptıkları topu topu beş saniyesini almıştı. "Gerçekten de... Bilmiyormuşum yahu." 

Çocuğun ıskalama ihtimali olmamasına mı lanet okumalıydım yoksa kendi ekibime mi? Keşke salgın başladığında onunla ekip olsaydım, belki kafama silah doğrultma fikrinden vazgeçerdi. Eski lisemin haricinde civarlarımızda tek bir lise vardı. Diğer liseyle sürekli ortak etkinlikler düzenlendiğinden her öğrenci birbirini tanırdı. Onu da tanımaya uğraşıyordum, yaşıt duruyorduk. Birkaç yaş büyük bile olsa muhakkak tanırdım, buralı değildi. Amacının ne olduğunu bilmeyişimiz işimizi kötüleştiriyordu. 

Aklına bizi öldürmeyi koyduysa sonuna kadar savaşmalı, öldürmeye çabalamalıydık ama yalnızca eşyalarının yağmalanmaması istiyorsa bizi bırakabilirdi de. Kafama silah dayalıyken plan  yapamıyordum, sakin kalmalıydım. Derince nefes alıp ellerimi çimenin üstüne koydum. Hareketim dikkatini çekmiş, saldıracağımı zannetmişti. Yine de zarar vermedi. 

Tümüyle bizim aniden saldırıp saldırmayacağımıza ve benim kaçmamama odaklanmış olduğunu kestirebiliyordum. Diğerlerinden farklı yaklaşmalıydım. "Sen osun! Uyurken başında bir kadın bekliyordu. Bir süre seni izleyip gitti, köpekleri de vardı. Doğru bildim değil mi? Ben asla şaşırmam."

Şaşırmıştı, kaşlarını hafifçe çattı. Cevap vermek için ağzını açmış, birkaç saniye konuşamamıştı. Attığım yalanlar muhteşemdi, kendimi deha gibi hissediyordum. Kimse derin uykudayken etrafındakileri anlayamazdı, kolayca korkmasını sağlamıştım. Eğer bir grubu olsaydı bana karşı gelip imkansız olduğunu söyleyecekti çünkü kıyamette nöbetleşe uyumak dışında pek de imkanı varsayılmazdı. Ve böylece elim boş kalmayacaktı, ekibinin olup olmadığını her halükarda öğrenmiş olacaktım. Tüm surat ifadesi kendini ele vermişti. 

Uzatmadan silahın ucunu kavrayıp kafamdan serice uzaklaştırdım. Ateş etse de mermi kafamın hemen yanını, toprağı vurmuştu. Asla silahı bırakmıyordum, gücü benimkine oranla katça fazlaydı. Doğru söylemek gerekirse normal insanlara göre de oldukça güçlüydü. Ellerim terlemişti, silah git gide kayıyordu. Tutamayacağımı hissettiğimde bacaklarına sertçe tekme atıp yere düşürdüm. Yere düşerken tutunmak için ellerini gevşettiğinde silahı düşmüştü, tekme atıp saniyeler içerisinde silahı uzaklaştırdım. Almaya uğraşsaydım benden önce alıp tekrar ateş edecekti. 

ÖTEKİLER | Tamamlandı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin