algorithm of love

825 86 29
                                    

İyi okumalar!

My Morning Jacket-Dondante

Deniz dalgaları sıkı ve süt beyaz baldırlarına her vurduğunda köpüklerin yavaş yavaş ayak bileklerine akışını izlemek, geriye kalan beş adamla birlikte su içinde çırpınıp voleybol oynamaktan daha keyifli gelmişti bana o anda. Ben de izledim, uzunca bir süre hem de -ta ki gözlerim odağını anlık kaybedip de açık sarı saçlarına kayana kadar. Tutamlarının uçları nemlendiğinden tamı tamına yirmi iki kere ayrılarak kıvrılmıştı, bu yirmi iki buklenin dokuz tanesi de yanaklarındaki çillerin üzerini örtüyordu. Çillerini sayamayacağım kadar uzakta fakat var olduklarını fark edebileceğim kadar yakındı bana bedeni -bu arada bilmenizi isterim ki yalan söylüyorum. "Çillerinin var olduklarını fark etmek" ne demek, bu var olduklarını bilmem kaçıncı teyit edişim ve ben bir şeyi saymak yerine ona "Bilmem Kaçıncı" diyorsam şayet bunun manası "Benim bile sayamayacağım kadar çok" kapısına çıkar. Şu anda da gözlerim bilmem kaçıncı kez bedeninin başka yerine kayıyor, her konudan çabucak sapmama sebep oluyor bu dikkat dağınıklığı maalesef. Bu arada, tüm bunlar yaşanırken bir de topa vurduğu her an, artık suda durmaktan üşüyüp de morarmış dudaklarını aralayıp küçük bir inilti çıkarıyor, resmen beni delirtmek için yapıyor demek isterdim ancak bu hareketi yaptığının bile farkında değil eminim ki, bu yüzden ondan bana gelebilecek bir merhamet, bir anlayış beklemiyorum bu konuda. Kendime tam şu anda "Jungkook sen kafayı yemişsin oğlum," diyorum -bukleler geri düştü yanaklarına.

"Sen bırak kafayı, ayvayı yemişsin direkt."

Üstelik, yüzsüzlüğüme bakın ki, karşı takım ne halt ediyor bilmiyorum, karşı takımda kim vardı onu bile hatırlamıyorum çünkü (az evvel dediğim gibi) onu izlemek su içerisinde çırpınan beş adamdan daha keyifli ve o on altıncı smacını tüm gücüyle basarken fark ettim ki sadece baldırlarına bakmak için şemsiyemin altında on beş dakika feda etmişim kendi kendime. Ayrıca kulağımdaki My Morning Jacket'in Dondante'i zihnimi tıpkı Yoongi'nin baldırlarını saran dalgalar gibi sarıyor ancak ben şarkıyı döngüye aldığımı hatırlamıyorum.

Yoongi bir saattir anlata anlata dilimdeki tüyü bitiren baldırların sahibi adam bu arada. Tahmin ettiğiniz gibi ben de Jungkook oluyorum ve bu hikayede ismimin tam önüne "Aşık" sıfatı yapışıveriyor. Ne gariptir ki "Aşık" sıfatından evvel kendi ismimin önünde hep "Ruhsuz" sıfatını yakıştırırdım. Ruhsuz, hayattan sadece keyif alabilmek için yaşayan, duygusuz Jungkook.

Şimdi kafanızda en az altı soru olması lazım çünkü tüm temel soru kalıplarını yanıtlamayı unutup üstüne yüzsüzce zihnimde sıcak sıcak akıp giden Yoongi'yi paragraflara bir bardak kahve gibi dökmüşüm ve eminim ki hiç kimse benim Yoongi adında bir adama (ve baldırlarına) aşık olduğumdan fazlasını anlayamadı. Ben de yalın ve sessiz bir romantizm isterdim fakat ne yazık ki aşk ne kadar kaotik ve karmaşıksa ben de o kadar gürültülü bir romantiğim. Kaldı ki Yoongi gibi birine aşıkken ne kadar Romeovari olabilirim, daha ne kadar dünya klasiği sırtlanabilirim bilmiyorum. Sayısını bilmediğim nadir şeyler kümesi Yoongi'ye okyanusa dalar gibi daldığım anlar ve dalgalarla boğuşur gibi romantizme kulaç attığım saatlerden oluşuyor. Farkındaysanız eğer okyanus hayatımdan siktirip gitmiyor, ağzımı bozmam gerekli miydi hiç bilmiyorum, Yoongi de yapışıp kaldı göğsümün içine ve her gece uyurken aklıma sarı bukleleri geldiğinde, nereden geldiğini bilmediğim hafif tuzlu bir okyanus suyunun kursağımdan yüreğime indiğine bazen ben bile inanamıyorum. Tüm göğsüm alev alev yanarken nasıl oluyor da iç organlarımın üşüdüğünü hissettirebiliyor bu adam bana, keşke bir tanecik fikrim olsaydı da kendime izah etseydim durumu. Ancak edemedim, sonuç olarak okuduğum bütün kitapları, izlediğim bütün filmleri ve dizileri içine katarak oluşturduğum "Ben Ne Bok Yiyorum" kümesini çekmeceden çıkarıp bir güzel karışladım ve bulgularıma güvenerek (!) buna aşk dedim, işte o an Ruhsuz Jungkook, aşık Jungkook ile bir güzel ahbap oldu –ve Yoongi'nin bana doğru yaklaşan ıslak baldırları bana son yarım saatimde topladığım tüm verilerimi, bastığı smacın sayısı dahil, tam şu an unutturuverdi.

Algorithm of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin