İyi okumalar!
"Orada biri var! Orada yatan biri var!"
Küçük bir adada böyle şeylerin yaşanma ihtimali düşünülemezdi. Her şey sıradan ve rutin olurdu, her gün aynıydı. Yoongi'nin hatırlayabildiği en eski zamanlarıyla şimdiki hayat şekli arasında bir fark yoktu. Büyümüş olması dışında. Her gün uyanır, günlük işleri yapar, köyde birilerine yardım eder, günü işlerle geçirir ve uyurdu. Yıllardır bildiği düzen buydu, içinden çıkmak istediği, birinin ya da bir şeyin onu çekip çıkarmasını istediği tek şey buydu. Köyde ya da adanın direkt tamamında Yoongi'nin hatırlayabildiği olmuş en heyecan verici şey yakalanan normal ölçüde olmayan bir balıktı, kocamandı, hiç kimsenin daha önce o türü gördüğü gibi değildi ve yıllardır da herkes onu konuşurdu. Yabancılar pek sık gelmezdi, ticaret gemileri ve başkentten vergi için gelenler dışında yani, adadan da pek kimse gitmezdi. Maceracı olmak kumaşlarında yoktu. O yüzden sahilde, ölü bir balık gibi karaya vurmuş insan bedeninin olmasının ihtimali bile bütün köyü ayağa kaldırmaya yeterdi.
"Ölmüş mü?" Ancak yine de ilgisizdi, sahil muhtemelen batmış bir gemiye ait tahta parçalarıyla doluydu. Karaya vurmuş başka şeyler de vardı ancak insan yoktu.
"Ölü mü..?" Az önce heyecanla bağıran Yuri'nin heyecanı toz bulutu gibi dağıldı. Daha önce hiç, bir yabancı görmemişti. "Belki yaşıyordur, kontrol etmeliyiz!"
"Ölü bir balık gibi görünüyor. Islak ve cansız." Yoongi yanında duran on dört yaşındaki kızı arkasına doğru itti. Havaların iyice ısınmasını fırsat bilip biraz yürüyüş yapmak ve belki de yüzmek umuduyla onun buraya geldiğini biliyordu. Yoongi yüzmekten nefret ederdi ancak onu da kıramamıştı. "Ben kontrol edeceğim ama nasıl biri olduğunu bilmiyoruz, dikkat et," dedi sessizce, sanki bunu birileri duyabilirmiş gibi, ıslak kumun üzerinde yavaşça yürüyüp insan siluetine yaklaşıyorlardı. Yoongi ufak bir tahta parçasını sopa gibi eline aldı. Yaklaştıkça yatanın genç bir erkek olduğunu anlayabildi, yüzüstüydü, başı diğer tarafa dönüktü, yüzünü göremediler ama saçları omzuna kadardı. Yoongi sopanın ucuyla onun omzunu birkaç kez dürttü.
"Nefes alıyor mu?" Kız heyecanla fısıldadı. "Ölmüş mü? Yaşıyor mu? Sence yakışıklı mıdır? Omuzları yakışıklı gibi görünüyor, öldüyse yazık olmuş."
"Nasıl omzundan birinin yakışıklı olup olmadığını anlarsın?" Yoongi homurdandı, adamdan bir tepki gelmeyince sopayı bir kenara bırakıp dizlerinin üzerine çöktü ve onu sırt üstü çevirdi. Yüzüne saçları yapışmıştı, dudakları renksizdi ve bembeyazdı ancak Yuri haklıydı.
"Gördün mü? Omuzlar çok şey anlatır."
"Her neyse." Yoongi onun göğsünün alçalıp alçalmadığını anlayamadığından kulağını burnuna doğru yaklaştırdı. Nefes alıp almadığını kontrol etmek içindi. Yine pek bir şey anlayamayınca başını çekti ve en son bileğini tuttu. "Ah."
"Ah, ne? Ölmüş mü?" Kız dehşetle bağırdı. "Ölemez, ölmek için çok güzel!"
"Yuri, gerçekten- Ölmemiş! Ölmemiş, tamam mı?" Yoongi zayıf kalp atışlarını duyduğunda belli belirsiz nefesini dışarı verdi, tuttuğunu bile bilmiyordu. Bileğini bırakmadan diğer elini uzatıp adamın yüzüne yapışan saçlarını çekti, tenine dokunmamaya çalışıyordu. Biraz soğuktu. Henüz sabahın erken saatleri olduğundan da olabilirdi.
"O zaman onu götürelim yanımızda."
"Anlamadım?" Yoongi başını Yuri'ye çevirdi.
"Anlamayacak ne var? Götürelim! Burada ölmesini mi bekleyelim?"
"Adam korsan falan olabilir. Tehlikeli biri olabilir, nasıl yanımıza alalım? Köyden birileri gelip baksın. Sen on dört yaşındasın, ben de bizi savunamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saksağan Köprüsü
Fanfictionyoonkook| historical, slight angst with happy ending, romance | 13.2k