2.Divane Kuşu

145 19 64
                                    

AY NOLUYO NOLUYO YENİ YB AMAN AMAN NERELERE GELDİKKK NERESİ BURASIII ŞAKA ŞAKA QJIEWGINWFKEOFKMEMFEKEW NEYSEEEE SABAH BU BÖLÜMLE KARŞILAŞINCA ŞOK OLUCAKSINIZ EHEHEHE 

Beni bu konuya yazmaya iten  @Grekleyy e çok teşekkürlerimi sunuyorum ve kapağı da o tasarladı bundan ötürü ilk bölümü heyecandan ve telaştan ithaf etmeyi unuttuğum için bu bölümü ona ithaf ediyorum.

-2.Divane kuşu-

12/09/1940 -Sovyetler 

Öğle saatleri güneş tam tepedeyken genç adamın zarif parmakları daha kan dökülmemiş temiz toprağın içinde yeni aldığı çiçekleri bahçesine ekmek için işleniyordu.

Bir haftadır matbaaya gitmiyor aynı zamanda Binbaşı Wangı tam bir haftadır görmüyordu. Bu yedi gün üstüne öyle bir çökmüştü ki cehennemin 7 katının tam ortasında bir yerlerinde kalmış gibi hissetmişti.

Düşünmekten geceleri serin uykularından olmuş genç askerin söyledikleri beyninde yankılanıp durmuş uyumaya çalıştığı zaman ise rüyalarında yer edinmişti.

Düşünmekten uyku uyumayı bırakın üstelik iştahı kesilmiş midesi bir parça kuru ekmek alamayacak hale gelmişti. Savaş bir oyun değildi ancak hayatta kalma çabasıydı, hayatta kalmak için ideallerini çiğnemek durumunda kalsa vicdanını susturabilir miydi?

Peki ya ayine-i ruhu paramparça edip herkes gibi kulaklarını tıkayabilir miydi? Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki ona seslenen adamı işitmemiş ancak genç ve zarif adam yanına sokulunca fark edebilmişti.

"Yoldaş Xiao sorun nedir iyi gözükmüyorsunuz?" Xiao Zhan başını kaldırdığında gördüğü yüzle sersemlemiş duyduğu soruyu bile cevaplayamayacak hale gelivermişti birden.

Kafasını sallamakla yetindi sadece kelimelerin ağzından çıkamayacak duruma geldiğini fark etmişti. Binbaşının üzerinde bu sefer askeri üniforması yoktu. Siyah gömlek vardı üzerinde çarşıya inmiş olduğu belliydi açıkça.

"Sizi matbaada bir haftadır göremeyince merak edip evinize uğramak istedim rahatsız etmiyorumdur umarım" Xiao Zhan binbaşının nazik sesini işitti kulaklarında daha sonra yüzündeki minik gülümse üzerine istemsiz olarak o da gülümsedi.

"Sadece düşünüyordum yoldaş Wang" binbaşı tedirgince Xiao Zhan'ın yüzünü incelemiş daha sonra konuşmuştu "Kan çanağına dönmüş gözleriniz ve gözlerinizden okunan yüreğinizin sıkıntısı dilinizden dökülen zarif kelimelerinizin aksini söylüyor" 

Xiao Zhan işlediği kabahati bilen küçük çocuklar gibi başını eğmiş sinirle topraklı iki elini çırpmıştı. "Taraf seçmem gerektiğini söylediniz bende bunu düşünüyorum yoldaş Wang büyütülecek bir durum yok" iç çekti ayağa kalkarken büyük bir durumdu bu aslında hem de ne büyük.

Öyle bir durumdu ki yüreğine çöken karanlık ruhunun sırtına binmiş hatta öyle bir yük olmuştu ki ruhuna dışarıdan gölgesinde gözükürdü kamburu.

Elleri ile hüzünlü kahverengi hırkasına daha sıkı sarınmış burukça gülümsemişti "Eğer bu düşünceler ruhunu hasta ediyor ise düşünme, aklından sil yoksa ruh hastalanınca beden derman ararken yanıp tutuşur yataklara düşermiş"

Binbaşının sözleri de nazikti kendisi kadar, gözleri kadar etkileyiciydi zarif gülümsemesi. Xiao Zhan karşısındaki adama uzun süredir baktığını fark edince sanki ateşe dokunmuş gibi bakışlarını sakınmıştı.

Yüreğinin yavaş yavaş binbaşıya meftun olduğunu bilmeyecek kadar deneyimsizdi bu hayatta bilmezdi ki eğer binbaşına meftun olursa her yazdığı yazıda anısını yaşatacağını her diktiği çiçekte kokusunu bulacağını.

Her esen rüzgarda kokusunu arayacağını bilmezdi özleyince yel essin kokusu gelsin diyecek kadar muhtaç olacağını bilemezdi. Bunları tatmayacak kadar genç ve deneyimsizdi.

Ama bir kere kambur ruhu karşısındaki ruha tutulmuş ancak kendisinin fark etmesi oldukça uzun zaman alacaktı yabancı olduğu duyguları kimse ne kolay kolay fark eder ne de kolay kolay kabul ediverirdi.

Hatta bazen bu düşünceler insanların ruhunu kemirir onları hasta ederdi hatta delirtirdi bile aşkından deli divane oldum sözü de buradan gelirdi ya.

"Divane kuşları" gökyüzüne dikmiş olduğu bakışlarını Xiao Zhan'ın gözlerine indirdi Binbaşı.

"Divane kuşları?" sükunetin ortasında söylenecek laf mıydı bu kuşlardan kime neydi ki göç eden kuşlar umurunda bile değildi.

"Dünyanın en sadık canlıları" zarif gülümsemesini karşısındaki kafası karışık adama sundu Binbaşı.

"Rivayet edilene göre bu kuşlar birbirlerine o kadar bağlılarmış ki eğer eşlerden biri ölürse diğeri taş yiyerek intihar edermiş. Yediği ilk taşta hayatta kalırsa ikincisini yer hatta onda da hayatta kalırsa boğazı yırtılıncaya kadar bağırırmış da derler."

Binbaşı anlatırken bakışlarını Xiao Zhan'ın üstünde tutmuştu tepkisini oldukça merak etmiş olmalıydı "Sizin için ideal aşk bu mu yoldaş Wang?" sormadan edemedi Xiao Zhan gerçi bu soruyu aklından geçirmeye bile haddi yoktu ama bir kere cesaret etmişti işte.

"Evet, benim için ideal aşk bu sadece tek bir ruha bağlılık" Xiao Zhan'ın gözlerinin içine baktı sanki gözleriyle ona bir şeyler anlatmak istermiş gibiydi. "Zira eğer birine meftun olur isem aklımdan başka birinin geçmesi dahi bile o kişiye ihanettir benim için"

Xiao Zhan tam o an hissetti binbaşının aşkına olan sadakatini, sadece hissedebilirdi zaten eğer hayal etme cesaretini kendinde bulur ise akıntıya kapılıp gideceğini suyun akıp yolunu bulması yerine o akıntının onu boğacağını bilirdi.

 "Öyleyse sizde mi birini severseniz o kişi bu cihandan göçünce aynısını yaparsınız?" kesinlikle lafügüzaftı arkasında başka bir şey asla yoktu öylesine çıkıvermişti ağzından.

"Şu an için kesin konuşmak bir az aptalca olur sonuçta savaş döneminde iki şey akıllıca değil ;

Biri yanlış tarafı seçmek diğeri ise bu dönemde aşık olmak. "

Binbaşı haklıydı savaş döneminde birilerine aşık olmak bir aptallıktı nereden bilebilirdi ki zaten kendisinin çoktan o en büyük aptallara katılmış olduğunu aklından dahi geçirmezdi bunu.

"İyi olduğunuza emin olduğuma göre ben gideyim artık yoldaş Xiao" yeni açmış ortanca çiçeklerinin üstünde gezdirdi zarif parmaklarını eğilip kokladı daha sonra ise zarif gülümsemesini sundu güzel çiçeklere.

"Bu devirde kan kokan topraklarda güzel kokan çiçekleri bulmak zor" Xiao Zhan'a bakarak konuştu. "Vermemi ister misiniz?" yeni açmış beyaz ortancayı yerinden kopartırken konuştu. "Bir daha bu kadar güzel kokanını bulamazsınız." Binbaşı ellerini açmasına rağmen yine Xiao Zhan çiçeği binbaşının gömleğinin cebine yerleştirdi.

"Görüşürüz yoldaş Wang" dedi xiao Zhan çiçeği alıp gitmek üzere olan adama "Görüşürüz ruhunda çiçekler açtırmak istediğim adam görüşürüz" diye fısıldadı kendi kendine dilinden dökülen kelimeleri kulakları işitene kadar kendi de fark etmemişti. 

Kendi ağzından çıkan edepsiz kelimelere kendi daha çok şaşırmış ağzını eliyle kapatmıştı.İlk cemre havaya düşmeden Xiao Zhan'ın hayatında çok şey değişmişti bir seçim yapması istenmiş üstelik seçim için onu zorlayan adam farkında olmadan yüreğinde çoktan mesken tutmuştu bile.

**

Yemin ediyorum bitene kadar söveceğim sandım Zhanın iç dünyasında o kadar kaldık ki neyse artık sırada sinir krizlerimiz var kendisi aşık olduğunu fark edene kadar.

Bu arada seride geçen her çiçeğin bir anlamı bir amacı var boşuna isimlerini vermiyorum :) herkes team wangçı olmuş team xiaoyu tutanı hiç görmedim haydi bakalım bu bölümden sonra tutan çıkar mı?


Yıkım Kararı - YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin