truth

213 31 56
                                    

"ben.. çok üzgünüm. lütfen kendimi açıklamama izin ver."

"neden bahsediyorsun felix? neyi açıklayacaksın? bunca zamandır hyunjin'e aşık olduğunu, onu izlediğini düşünüyorken birden seni böyle bir şeyi itiraf etmiş bir halde buluyorum. neyi açıklayabilirsin ki? "

yapma.. lütfen yapma. böyle düşünmeni sağlayacak bir şey yapmadım ben gerçekte-

"yeter bu kadar felix. gerçekten yeter sana hayatında başarılar ve mutluluklar. benden bu kadar. "

"git-me.."

yüzüne çarpılan kapı ile sözü yarım kalmıştı sarışın çocuğun. ne yapacağını bilmiyordu. ne hissedeceğini, ne düşüneceğini dahi bilmiyordu. sadece duruyordu. rüzgarın ensesine az önce çarpan kapı gibi çarpmasına odaklanıyordu. eğer konuşmasaydı, her şey çok daha farklı olabilirdi. işte o an.. hiç konuşmamayı diledi.

elini sarı saçlarına getirip rastgele bir şekilde saçlarını karıştırdı banyoya ilerlerken. her zaman neşeli biriydi felix. ortamın sevilen, neşeli ve tatlı çocuğuydu. 8 kişilik bir arkadaş grubuna sahipti. ailesi yerine koyduğu 6 arkadaşı ve chan.

chan'ı arkadaş yerine koyamazdı. istese de yapamıyordu bunu. ona, arkadaş gözü ile bakmayı o kadar denemişti ve bunun için o kadar çabalamıştı ki, sonunda tamamen kaybetmişti onu. yaklaşık yarım saat önce, onu tam anlamıyla kaybetmişti.

düşünmek.. düşünmek her zaman iyi gelirdi felix'e. düşünceleri arasında kendini bulurdu. hayatını düşünerek devam ettirirdi. hatta bazen o kadar düşünürdü ki en yakın arkadaşı olan jisung, "o kadar çok düşünüyorsun ki, bu senin sonum olacak" diye uyarmıştı. o zaman komik gelmişti bu felix'e.

sonunda adımları banyoda durmuştu. kendisine iyi gelecek bir diğer şey de iyi bir duş almak olacaktı. ilk önce eğildi ve küveti ılık suyla doldurdu. sıcağı seviyordu, tıpkı sıcak sarılmaları ve gülümsemeleri sevdiği gibi.

sonunda su yeterince dolduğunda dalgın bakışlarını etrafta gezdirip telefonunu cebinden çıkarttı ve yan tarafa bıraktı. üzerindeki hiçbir kıyafeti çıkartma zahmetine girmeden girdi küvetin içine. ilk önce ayaklarını, sonra bedenini ıslattı ılık su. elini cebine ilerletti ve cebindeki yuvarlak kutuyu eline aldı. kutunun isminin üzerinde hafifçe baş parmağını gezdirdi. kapağını açıp içinden sayamayacağı miktarda ilaç aldı avucunun içine. sonra hiç beklemeden ağzına attı onları. bir an olsun tereddüt etmeden yaptı bunu. sonra da başını küvetin kenarına yaslayıp gözlerini kapattı sarışın çocuk.

"biliyor musun hyung, ben çok korkuyorum."

"neyden korkuyorsun bakalım? "

"seni kaybetmekten.."

"sana daha önce de söyledim felix, hayatta olduğum müddetçe her zaman senin yanında olacağım. "

"olmayacaksın.. "

"nasıl olmayacağım?"

"ikimizden birisi öldüğünde, yanımda olmayacaksın."

"hayır, olacağım"

"hyung.."

"efendim lixie? "

"ben bir de.. karanlıktan çok korkarım hyung. bir gün ben olmazsam bile, yanıma gelir misin? "

"gelemem felix.. gelemem, çünkü sen hep benimle olacaksın. "

elini, yanındaki küçüğün eliyle buluşturdu chan. sonra sıkıca kavradı küçüğünün ellerini.

"bu sıcaklığı bir daha hissedemezsem yolumu kaybederim gibi hissediyorum. elimi hep böyle tutacaksın değil mi?"

gördüğü anılar yüzünde büyük bir gülümseme oluşturdu felixin. sonra usulca araladı gözlerini. gözünden düşen bir damla yaşı silemeyecek kadar durgun hissediyordu. gözlerini araladı ve elindeki kutuya, bulanıklaşan gözleri ile baktı. dudaklarını aralayarak güçlükle konuştu.

"yapamadım.. o kadar korkağım ki, bunda bile canımı yakmamak için en kolay yolu seçtim."

hafifçe güldü söylediklerinin ardından. hala ne hissedeceğini bilmiyordu. sadece.. kalbi acıyordu. görme yetisi gittikçe kötüleşiyordu. elindeki kutuya bakmaya çalıştıkça ilk önce kutunun üzerindeki yazılar, sonra da kutu silinmişti gözleri önünden. sonra da tamamen kapanmıştı gözleri. artık hiçbir şey görmüyor, hiçbir şey duymuyordu.


klişe olduğunu biliyorum fakat fazlasıyla yazma isteği uyandırdı içimde. keyifli okumalar şimdiden

ghost of you // chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin