2. Bölüm

51 6 2
                                    

Nasılsınıız? Umarım iyisinizdir. İyi okumalar dileriiim.


Gözlerini gözlerimden ayırmayan hatta inadına gözlerimin tam içine bakan adam tedirgin olmamı sağlamıştı. Ne zamandan beri kapıya yaslanıp beni dinlemişti! Konunun çok üstünde durmayarak Savaş denen adama da baş selamı verdim. "Demek küçük kız kardeşimiz sensin?" sizin kardeşiniz olmasaydım bu masada ne işim var demek geldi içimden ama ne yaptım demedim tabi ki. "Görünüşe göre öyle" gözlerini kısarak bakmaya devam etti. Bende bakışlarımı kaçırmadım ve dik dik bakmaya başladım. Amacı neydi bunun?

"Eee kızım, nasılsın" Selim beyin sesi bakışlarımızı ona yöneltmemizi sağlamıştı. "İyiyim Selim bey siz?" gülümseyerek kafasını salladı. "Bende iyiyim". Herkes suspus olmuş, Göktuğ abi kızıyla Bartu, Savaş abi ve bende telefonla ilgileniyorduk. Sosyal medyada gezerken bir mesaj geldi.

Gönderen: Cem

Patron eve kimin girdiğini öğrendik. Etrafı dağıtıp sadece bir zarf bırakıp çıkmış.

Gönderilen: Cem

Tamam Cem sana zahmet evi toplaması için birini gönderir misin zarfı da odama koy.

Cem onayladığını belli eden bir mesaj gönderdiğinde görüldü atıp telefonu kapattım ve kafamı kaldırıp etrafa baktım. Selim bey ve Canan hanım bana bakarak kendi aralarında konuşuyordu. "Açıklama yapacak mısınız? Acil bir işim çıktı da." Benim sesimle kafalar bana dönmüştü. "Hayırdır?" Savaş abinin sesiyle ona baktım. Tek kaşını kaldırmış imalı bir şekilde bakıyordu.

 Şimdi emin olmuştum konuşmamı dinlemişti. "Bir sorun mu var kızım?" Kafamı iki yana salladım. "Çok önemli bir şey değil". Selim bey kafasını sallayarak söze girdi. "Sen doğduğunda hastanede kargaşa çıktı. Tam olarak ne olduğunu anlamadık. Seni ilk gören Atlas abindi. Sana zarar vereceklerini düşündüğümüz için yanımıza aldırdık. Atlas yanımızdaki bebeğin sen olmadığını senin gözlerinin mavi olduğunu söyledi hep. Doktora sorduğumuzda böyle şeylerin olabileceğini farklı renk olarak görebileceğimizi söyledi. Hiç şüphelenmedik." derin bir nefes aldı, pişmanlık dolu bir nefes.

 "Atlas her zaman Cansunun kardeşi olmadığını söyledi. Bir gün dayanamayıp DNA testi yaptırdım. Cansu bizim kızımız değildi. Daha küçüktü 4-5 yaşlarındaydı. Ailesini buldum, kavuştular. Seni de aradım. Yıllarca. Seni bizden alanlar öldüğünü söyledi. İnanmadık başta. Araştırıyoruz ama elimizde hiçbir sonuç yok. Gün geçtikçe öldüğünü kabullenmeye başladık." Önündeki kahvesinden bir yudum aldı. 

"Kuzenin görmüş seni, kız arkadaşına şiddet uygulayan birine kafa tutuyormuşsun. Seni gördüğünde annene o kadar çok benzetmiş ki koşarak geldi eve. Nefes nefese anlatıyor bir şeyler ama biz anlamıyoruz tabi. Anlattı seni, ne kadar çok benzediğini. Kavga olan yere geldik hemen. Seni buluruz sandık. Araştırdık seni ama bulamadık bir şey. Atlas abin kameralara bakalım oradan görürüz dedi. Baktık görüntülere." Göktuğ abinin çalan telefonuyla ilgi odağı Göktuğ abi oldu. "Pardon" diyerek ayağa kalktı. Beliz ellerini bana doğru uzatınca gülümseyerek kucağıma aldım ve Selim beye döndüm.

"Annene benziyordun. İçim umutla doldu. Dedim bulduk kızımızı, sonra araştırdık biraz daha babana ulaştık. Şimdi de buradayız." Anlayışla kafamı salladım. Anlattıklarına göre kim olduklarıyla ilgili tahminlerim vardı ama emin değildim. Eve gidip sakin kafayla düşünmem gerekirdi. "Sen bize kendini tanıtır mısın?" Savaş abi inadına yapar gibi imalı konuşuyordu. Güldüm. "Tabii ki, İsmim Melin. Babamı tanıyorsunuz, daha doğrusu gördünüz. Annem bizi terk etti. Babamdan ayrı yaşıyorum." 

Selim bey ve Canan hanım her anne ve baba dediğimde üzülselerde fazla belli etmemişlerdi. "Annen neden terk etti?" Yiğit abiye baktım. Göz renklerimiz aynıydı. "Babama katlanamadı." omuz silkerek söylemiştim. "Üvey olduğumu çocukluğumdan beri biliyordum zaten." diyerek tepkilerine baktım. Gözlerinden bir ışık geçti. 

Göktuğ abi de gelince kafeden çıktık. "Gel bakalım seni ben bırakayım." kafamı salladım. Savaş beyin derdi neymiş öğrenmiş olurdum. Herkes arabalara geçerek yola çıktı. Evin yolunu tarif ettikten sonra kemerimi takıp arkama yaslandım. "Ne söylemek istiyorsan ya da sormak istiyorsan dinliyorum." o da şaşırmıştı. "Telefon konuşmanı duydum. Evine birileri girmiş. Hırsız olmadığı apaçık ortada. Kimsin sen?" yan gözle ona bakıp tekrar yola döndüm. "Sizin kim olduğunuzdan başlayalım mı?" benim imalı sorum karşısında sustu. 

Evin önüne gelince kemerimi çıkardım ve kapıyı açtım inmeden önce de konuşmaya başladım. "Zamanı geldiğinde anlatacağım bazı şeyleri. Bıraktığın için teşekkür ederim." Yavaşça kafasını salladı. Eve girdiğimde evin düzenli olduğunu gördüm. Cem hızlı davranmıştı anlaşılan. Odama girip makyaj masamın üstünde olan zarfı elime aldım ve açıp okumaya başladım.

            "Sevgili Mel.

Evini bulmak düşündüğümden de zor oldu. Teklifimi kabul etmek için hala zamanın var. İstediğin miktarı belirterek bana ulaş.

                                                                                                                                                                           DURAN"

Göz devirerek kağıdı masanın üstüne geri bıraktım. Ben izin verdiğim için beni bulabilmişti. Ama bunu onun bilmesine gerek yok tabi. Az da olsa sinirlenmiştim. Teklifini kabul edeceğimi düşündürten neydi o da ayrı bir konu.

Kemal Duran. Yer altında fazla olmasa da güçlü olan bir mafya. Uyuşturucu ticareti yaparken videosu çekilmiş ve o da soluğu bende almıştı. Benden videoları silmemi istemişti. Bende mailine umrumda olmadığını belirten bir cevap vermiştim.

Ben Melin Yazgı. Yer altında sadece ismen bilinirim. Mel. Bilgisayardan çok iyi anladığım ve merak ettiğim için kendi kendimi geliştirmiş uzman olmuştum. İnsanlar birilerini aradığında veya başka bilgisayardan, telefondan önemli dosyalar videolar istediğinde bana gelirler. Aklıma yatanları kabul edip diğerlerini de reddederim. Ama bu seferki reddettiğimi anlamış yüzsüz gibi emir vermişti. Kafamı iki yana salladım. Hata yapmıştı.

Duran denen adamın videolarını kendime kopyalamış başka da bir şey yapmamıştım. Sıra Selim Özdene gelince oturduğum koltukta biraz daha rahat bir pozisyon alıp araştırmaya başladım. Gördüklerim karşısında şaşırırken Özden soy adının neden bu kadar tanıdık geldiğini anlamıştım. Onlarda mafyaydı ve bir kaç kişi onlara suikast düzenlemek konusunda yardım etmemi istemişti. Maillerime girip suikast için yardım isteyenlerin isimlerini aldım ve ayrı bir dosyaya koydum. 

Araştırmalarım bitmiş televizyonda denk geldiğim Rapunzel filmini izliyordum. Telefonumun sesi evin içinde yankılanınca uzandığım yerden kalkıp diğer koltuğa fırlattığım telefonumu aldım. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. "Alo?" bir süre ses gelmedi tekrar seslenecekken duyduğum sesle yüzümde bir gülümseme oluştu. "Ha-la" gülerek cevap verdim. "Fıstığım?" cevap gelmeyince biraz daha bekledim hışırtı sesi gelince telefonu başka biri aldığı kesindi.

"Alo" dedi karşıdaki ses.

"Siz kimsiniz?" karşıdaki sesi tanıyamamıştım.

"Ben Atlas. Asıl sen kimsin?" 

"Melin ben. Beliz iyi mi?" 

"Beliz iyi. Sen, osun yani kardeşim, değil mi?" heyecanlı çıkan sesine gülerek karşılık verdim.

"Evet, yani sonuçlar daha belli olmadı ama." lafım yarıda kesildi. Uzaktan da olsa duyduğum çığlık sesiyle kaşlarım çatıldı. "Anne ne oldu?" Atlasın sesini duyduğumda çığlığın Canan hanıma ait olduğunu anladım. "Atlas? Neler oluyor!" Beni duyup duymadığından bile emin değildim. Canan hanımın yüksek desibelli sesini duydum. "Çok şükür Allah'ım. Kızımı buldum sonunda." telefondan gülüşme ve bağırış sesleri gelirken ben olayı kavramaya çalışıyordum. 

Kaşlarım hızla havaya kalktı. Sonuçlar çıkmış olmalıydı....


Eveeeeet bir bölümün daha sonuna geldiik.

Diğer bölümde görüşmek üzere.

Melinin kim olduğunu öğrendiik.

Özdenlerin mafya çıkması çok mu normal ne.. :d  
































Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin