43- |yüzleşme|

44 9 27
                                    

Medya: Efe ile Semih

///

Gördüğüm kişilerle ağzım ve gözlerim aynı anda açıldı, Başak'ın ve abimin burada ne işi vardı? Üstelik neden ellerindeki silahları bize doğrultuyorlardı?

***

SUDE SOYKAN

Gözlerimi tekrardan devirdim, başım dönmüştü. Efe durmadan volta atıyordu, yaydığı gerilimden İstanbul'un bir yıllık elektrik ihtiyacı giderilirdi. Semih, tırnaklarını o kadar çok kemiriyordu ki parmak uçları kanamaya başlamıştı. Karşımızda endişeyle bitki çayını yudumlayan Sevda Teyze bile bıkkınca Efe'yi izliyordu, sonunda ona seslendi.

"Evladım, artık dursan mı?" oflayarak ayaklandım ve Efe'nin kolunu tuttum.

"Tavafın bittiyse bahçeden taş toplayalım ister misin?" bana dik dik baktıktan sonra kalktığım koltuğa attı kendini. Aynı Semih gibi tırnaklarını yemeye başlayınca yüzümü buruşturdum, ikizimle dışarıdan biz de böyle mi görünüyorduk?

"Hadi ama, kendinize gelin. Doğumhane kapısında değiliz, rahatlayın biraz" Semih başını Efe'nin dizine koydu, beni tınlamıyorlardı. Sevda Teyze'nin yanına oturdum, dudaklarımı büzerek elini tuttum destek olmak için.

"Ben inanıyorum, hepsi sapasağlam dönecekler. Hastalanmanızı istemeyiz, lütfen kafanızı çok takmayın" bana nazikçe gülümsedikten sonra çayını yudumladı, elimi kendime çektim. Efe birden kalkıp içeriye koştuğunda irkildim, Semih koltukta ters dönmüştü. Kaşlarımı çatarak peşinden gitmeye başladım, lavaboya girmişti. Gelen öğürme seslerinden kustuğunu anladım, endişeyle peşinden ben de girdim ve destek olurcasına omzunu sıvazladım. Sonunda bittiğinde suyu açtım ve yüzünü yıkadım. Berbat görünüyordu, zombiye dönüşecek diye korkmaya başlamıştım.

"Daha iyi misin, aşkım?" kafasını sallayarak beni onayladı. Stresinin boyutu gerçekten çok büyüktü, kırk kilometre öteden bile endişeli olduğu anlaşılırdı. Saçlarını geriye doğru itip alnına dudaklarımı bastırdım, en azından ateşi yoktu. Geriye çekildiğimde yorgunlukla omuzlarını indirdi, dudaklarımı büzerek başını göğsüme yasladım. Kolları belimi sararken saçlarına öpücükler kondurdum.

"Onları çok seviyorsun, biliyorum, ben de öyleyim. Sana yalan söylemeyeceğim, bunu hak etmiyorsun. Evet, durum pek de umut dolu değil ama sen hep bizi ayakta tutan kişiydin. Uraz'ı toparlayan sendin, Duru'ya enerji veren sendin, Başak'ı bile sevgi yumağına çevirdin sen. Korkuyorum, yine onu kaybederiz diye ödüm kopuyor. Ama sen varsın, ben varım. Biz ayakta durmalıyız ki onlar da dursun, biz düşmemeliyiz ki onlar da düşmesin" yumuşacık saçlarını okşadım, muhteşem kokuyordu saçları. Dalin kullandığına yemin edebilirdim, tam da ondan beklenilecek bir şeydi. 

"Onu kaybedemem, Sude. Bunu kaldıramam, o benim tek ailem" boğuk sesini duyduğumda yutkundum, ağlıyordu. Burnunu çekti ve belime daha sıkı sarıldı.

"Küçüktüm, çok küçüktüm onunla tanıştığımda. Onunla büyüdüm, gözümde hep kahraman olarak canlanırdı. Hatta ona Spiderman'im derdim, bundan nefret etse de sesini çıkarmazdı. Ona bir şey olmaz, değil mi? Süper kahramanlar ölmez, değil mi?" dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kapadım. 

"Ölmez, tabii ki. Adı üstünde, süper kahraman" iç çekip gözlerimi açtım ve kafasını kaldırdım. Ağlamaktan yüzü kızarmıştı, saçlarının önündeki perçemler alnına yapışmıştı. Onları geriye itip dudaklarına minik bir buse kondurdum, hala gözlerinden yaşlar geliyordu.

petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin