1- Hyung deme |m|
***
"Hoseok sen gösterince daha iyi anlıyordum. Ne işin var Tanrı aşkına?"
Yoongi, Hoseok'a neredeyse yalvarmak üzereydi. Geçen hafta merdivenlerden inerken bileğini incitmişti ve 1 hafta boyunca hiçbir dans dersine katılamamıştı. İşte bu yüzden lanet merdivenlerden nefret ediyordu. Neden şirkette asansörlerin sayısı arttırılmıyordu ki? İç çekip Hoseok'a son bir kez yalvaran gözlerle baktı. Fakat arkadaşı resmen ant içmiş gibi kararlıydı ve kendisine kaleografiyi Jungkook'un öğretmesinde de ısrarcıydı. Ancak Jungkook ile beraber dans odasında tek başlarına çalışamazlardı.
Çünkü lanet olsun ki Min Yoongi, Jeon Jungkook'un ilgisinden korkuyordu.
"Hyung, işim olmasa biliyorsun beni, sabahlara kadar çalıştırırdım seni. Ama nunamın yanına gitmem gerekiyor. Bana ihtiyacı varmış." Yoongi tekrar bir iç çekmeyle yenilgiyi kabullendi. "İyi, git ne işin varsa yap ve çabucak gel." Hoseok, Yoongi'yi sonunda ikna edebilmenin sevinciyle derin bir nefes verdi. Elbetteki işi falan yoktu. Nunası da çağırmıyordu fakat Jungkook'un ricası üzerine onu kırmayıp Yoongi'yi reddetmişti.
"Hadi hyung, ne bakıyorsun öyle? Jungkook bekliyordur seni." Yoongi içinden lanetler okuyarak pratik odasına gidiyordu. Jimin de gösterebilirdi dans hareketlerini. Ama onun da nedense bir işi çıkmıştı. Taehyung'u da denemeden geçmemişti fakat ne hikmetse o da midesini bozmuştu. Jin'in, dayısının kuzeninin eşinin amcası vefat ettiği için tüm gün telefonda akrabalarıyla konuşması gerekiyormuş ve son olarak Namjoon'un ise... Namjoon'a hiç teklif bile sunmamıştı.
Kendisini hazırlamak adına pratik odasının kapısının önünde derin derin nefesler almaya başladı. Sakinleştirmek için mırıldandı. "Sakin ol Yoongi, o senin küçüğün, kardeşin. Sana bir şey yapacak değil ya. Tüm üyelerle de konuşup, kendisiyle yalnız kalmam için onları da ikna etmiş değil ya. Abartıyorsun. Ne var yani her pratik yaparken aynadan kendisine değil de sana bakıyorsa ve bakarken de açılan yerlerini süzüyorsa? Hah, her küçük kardeş bunu ağabeyine yapabilir. Evet, kendini hiç inandırıcı olmayan konuşmanla sakinleştirdiysen gir artık içeri. Tamam."
Yoongi kapıyı açıp doğal bir şekilde içeri girdi. Jungkook'u hoparlörün yanında telefonuyla ilgilenirken görünce rahatladı. Normal gözüküyordu. Şimdilik. "Oh hyung, ben de tam şarkıyı açıyordum. Hadi gel sana pozisyonları göstereyim." Yoongi pozisyon kelimesini duyar duymaz gözlerini büyütürken aklından sadece, odadan koşarak uzaklaşmak geçiyordu.
"Hyung iyi misin? Kaldın öyle." Tanrı aşkına Jungkook ne ara Yoongi'nin dibine girmişti ki?! Yoongi seri hareketlerle bir iki adım geriledikten sonra gülümsedi. "Hadi başlayalım." Jungkook bozulsa da belli etmeyip ayak uydurdu Yoongi'ye. Aralıksız iki buçuk saatten sonra Yoongi gerçek anlamda kendini yere atmıştı.
"J-jungkook." uzandığı yerde zar zor mırıldandı. Fakat Jungkook hyungunu duymuştu ve o da nefes nefese yanına çömelmişti. "İyi misin hyung?" Yoongi "su..." diye mırıldandığında Jungkook kendisinin de nefes nefese ve deli gibi susuz kaldığını umursamadan bir çırpıda gidip kendi suluğunu hyunguna uzattı. Yoongi minnet dolu bakışlarını Jungkook'a gönderirken suyun dudak kenarlarından akmasını umursamıyordu. Sonunda susuzluğu giderdikten sonra suluğu geri Jungkook'a verdi. "Teşekkürler Kook." Jungkook Yoongi'nin içtiği yerden suyunu yudumladı. "Önemi yok hyung." fakat Yoongi gerçekten minnettardı. Herkes meşguldü ya da kendisine kimse yeni dansı öğretmek istemiyordu. Jungkook dışında. O da her ne kadar yakın temaslarda bulunarak bunu yapmış olsada ona zaman ayırmıştı sonuç olarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste - YoonKook {minific}
FanfictionDünyaca ünlü BTS grubunun iki üyesi o gece kimseyi düşünmemiş ve bencilce birbirlerini sevmişti. YoonKook - minific Not: Ne yalan söyleyeyim son bölüm utandırsa da kendimi geliştirdiğimi düşündüğüm bir hikâyem olduğu için bozmak istemiyorum. Çok da...