"Lütfen." Diye yalvarmaya devam ettim, o ise beni takmadan çoktan kendi odasına girmişti. Peşinden girip tekrar yalvarmak için dudaklarımı büzdüm.
"Tom, lütfen gideyim." Sesimi bilerek ağlamaklı çıkarıyordum. Gözlerini devirdi ve çalışma masasına oturdu ben de masaya oturdum ve tatlı olduğunu düşündüğüm şekilde bakmaya başladım. Draco ve bir kaç arkadaşı Tom, ile asamı almak için gittiğimiz yere gideceklerdi ve ben de onlara katılmak istiyordum bu yüzden sabahtan beri Tom'dan izin istiyordum. Aslında kimseden izin istemezdim ama eğer kendi başıma haraket edersem Tom'un yapacakları beni birazcık korkutuyordu.
"Neden bu kadar gitmek istiyorsun ki?" Diye sordu işlerine odaklanamadığı için sinirlendiği her hâlinden belli oluyordu.
"Ben büyücülük dünyasında büyümedim Tom, ama şimdi buradayım ve içinde bulunduğum dünyayı tanımak istiyorum." Birazcık duygu sömürüsü yapıyor olabilirdim. Aslında büyücü dünyasını tanımak çok önemsediğim bir şey değildi. Derin bir nefes aldı ve kafasını arkaya yatırdı. İzin vereceğine olan umudum giderek azalıyordu.
"Tamam, git." Dediğinde heyecan ile sırıttım.
"Ama kılına zarar gelirse hesabını yanında bulunan herkesten sorarım." Tehdit edici ses tonu biraz ürkütücü olsada başımla onayladım. Odadan koşar adımlar ile çıkıp Draco'nun odasına ilerledim.
Hâlâ burada kalırken bir kaç şey değişmişti. Tom, ara verdiğimiz sihir eğitimine devam etmeye başlamıştı bu yüzden sabahın bir köründe sıcacık yatağımdan kalkıp aydınlanmamış havada büyü öğreniyordum. Ayırca adı Severus Snape, olan bir adamda bana iksirleri öğretiyordu. Bana biraz kimyayı anımsatan dersin bana nasıl bir katkısı olur bilmiyordum ama Tom'a göre tüm dersleri öğrenmem gerekiyormuş. Ayrıca diğer derslerin kitaplarını da zorla okutuyordu. Belirlediği sayfaya kadar okuyana kadar kafamda nöbet tutuyor, okuyunca da minik bir sınav yapıyordu. Resmen iğrenç öğrenci hayatım geri dönmüştü.
Draco ve Ian, dışında başka yaşıtlarımla da tanışmıştım. Blaise, Theo ve Pansy ile bir kaç sefer konuşmuştum. Blaise, oldukça ciddiydi ve bazen oldukça sinir bozucu oluyordu. Theo, burnu havada sıradan zengin çocuğuydu aralarında en komik olduğuna emindim. Pansy ise şımarık bir kızdı onu çok sevdiğimden emin değildim.
Isabella ise bana kötü kötü bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Tom'u ne konuştukları ile ilgili sorgulasamda oldukça kibar(!) bir şekilde beni ilgilendirmediğini söylemişti.
Koca malikanede sonunda Draco'nun odasını bulduğumda kapıyı çalmadan direkt girdim. Aynanın önünde takım elbise ile dikildiğini gördüğümde gözlerimi devirdim. Yakında Malfoyların takım elbise ile uyuduğunu düşünecektim.
"Lord, izin verdi mi?" Diye sordu. Lord derken bile sesi korku ile titriyordu. Tom'un yaptığı şeyler ne kadar kötü olursa olsun ona duydukları saygı veya korku oldukça fazlaydı. Buna fazla takılmadan başımı olumlu anlamda salladım.
"Hadi gidelim." Dediğinde ışınlanacağımı falan düşünsemde şöminenin içine girip toz atmıştık. En azından zarar almadan geldik diye teselli ettim kendimi. Diğerlerini görünce beraber dükkanları gezmeye başladık.
Önce kıyafet dükkanı olduğunu düşündüğüm bir yere girdik. Pansy, okul formasını denerken gözlerim onu süzdü. Okul formaları güzeldi. İstemsizce kendimi formanın içinde hayal ettim. Draco, diğerleri ile bir şeyler denerken gerçekten kıyafetlerimin onların dünyasından ne kadar farklı olduğunu fark ettim.
"Sen bir şeyler almayacak mısın?" Diye sordu Theo, kolunu omzuma atarak. Kolunun altından çıktım ve vitrinde ki bir kaç kıyafeti inceledim. Oldukça çirkin renklerden yapılmış uzun kıyafetlere burun kıvırdım.