Uykularından uyandıklarında bir ormana götürüldüklerini fark ettiler. Evet Hansel ve Gretel ormana kendileri gitmediler, onlar Gargamel tarafından kaçırıldılar. Yedikleri tarçınlı tartlara katılan uyku iksirinden habersizdiler ve uyandıklarında her şey için çok geçti.
Her ne kadar Hansel' in elinde sıkı sıkı tuttuğu tart sallanmanın etkisiyle ufalanıp yola dökülse de bu takip etmesi zor bir ip ucuydu, yedi-sekiz yaşlarında iki çocuk için..
Uzun bir yolculuğun ardından Gargamel' in eski, pis, kokuşmuş evine vardılar. Gargamel her şeyi eksiksiz planlamış, uyanma ihtimallerine karşın onları bağlamış, hedeflerini yakalamadan çok önce onları hapsedeceği kafesleri hazırlamıştı.
İki çocuk korku ve umutsuzluk içinde olacakları bekliyordu. Neyse ki
Gargamel göründüğü kadar korkunç yada zeki değildi. Onun tek amacı şirinleri yakalamaktı. Bunu o kadar zamandır başaramıyordu ki artık şirinleri neden yakalamak istediğini bile unutmak üzereydi. Doğruyu söylemek gerekirse en yakınında ki cadı komşusu olmasa çoktan unutmuştu. O kadın en kötü kalpli cadıydı ve gücü yetmese dahi herkesi en azından sözleriyle üzerdi. Gargamel' ide her gördüğünde "Hala gençlik iksirini yapamamışsın, parmak kadar şeyler seni senelerdir atlatıp duruyor." deyip sinir ederdi. Cadaloz işte hem cadı hem cadaloz. Kendisi uzun yıllar önce her büyücü ve cadının bir malzemesi kendine has olan gençlik iksirini yaptığı için kendini üstün görmekte. Ama iksirin etkisi zamanla geçtiğinden hepten çekilmez birine dönüşmekte.
Ayy lafa daldık bizim sabileri unuttuk. Dedim ya Gargamel kötü görünmekten fazlasını beceremiyor. Baktı bizim yavrucaklar korkudan tir tir titriyor. Gitti yanlarına "Korkmayın veletler sizinle bir derdim yok, sadece ufak bir yardımınızı istiyorum. Bunu daha önce sorsam bir yabancıya ne siz nede aileniz güvenmezdi. Ee haklısınız tabi zaman, ortam kötü kimseye güvenilmiyor. Haa ne diyordum ben, yardım. Şu ileride bir akçaağaç ormanı var, orada böyle ufak, mavi canlılar yaşıyor. Bana onlardan bir tane yakalamama yardım edin sizi hemen bırakacağım. O zamana kadar da gözüm gibi bakacağım" dedi. Buda hepten bunadı , kendini tonton dede sanıyor sanki. Tabi bizim çocuklar şaşkın. Hansel, Gratel şok.
Hemen cici çocuk moduna giriyorlar "Tabi amcacım biz hallederiz, nasıl yapacağız sen anlat yeter" diyorlar. Baya Gargamel'i ayakta uyutup, elinden kaçıyorlar. Kaçarken bir koku, ama nasıl güzel, nasıl tatlı. Zehir gibi çocuk olsalar da, zehirden tehlikeli tatlıya dayanamıyorlar, kendilerini yeni pişmiş supangle kokusunu takip ederken buluyorlar.
Zekiler sizi, doğru tahmin. Tabiki en kötü kalpli cadının evinin önünde. Tabiki cadı onları yakalıyor. Bu biraz zor sayılabilir ama belki tahmin eden olmuştur. Tabiki cadının özel malzemesi kan şekeri yüksek bir oğlan çocuğunun kalbi. Yediriyor çocuğuma supangleleri. Ama bizim çocuklar geçte olsa akıllarını başlarına topluyorlar. En kötü kalpli cadıyı da katakulliye getirip. Önce kazanda haşlayıp sonra fırında kızartıyorlar.
Mutlu son mu? Mümkün mü a dostlar? Bizim Gargamel oyuna getirilmiş, affeder mi? Deli mi? Üzerlerine bir çizgi çizmez mi? Çokta güzel çizer zira yaşlı. O kadar uğraştı, yakaladı, getirdi, elinden kaçırdı. Nasıl koşup yakalasın, yaş olmuş yüz küsür. Yazdı bunların isimlerini kasımpatı suyuyla karıştırılmış, yılan kanıyla. İsimlerin üzerine de ev diye. Çekti çizgiyi bu ikisinin arasına okurken efsunlu cümleleri. Bulamasın asla diye bizimkiler evlerini. Bulamadılar da zaten iki kardeş ailelerini. Çünkü çok güçlüydü Gargamel'in canı pahasına yaptığı sihirleri..
Onlar hayatları boyunca aradılar evlerini. Hep öğüt verdiler çocuklara, "Üzmeyin annelerinizi, kızdırmayım babalarınızı. Sevin onları, bırakmayın, bırakmak zorunda kalmadan."