"İyileşiyorsun. Kısa zamanda normal bir şekilde yürüyebileceksin." Dedi Jimin. "İkinize de teşekkür ederim ama ben artık gideyim. Burada daha fazla kalamam." Gitmesi elbette iyi olurdu ama onu bu halde bırakamazdım. "Taehyung iyileşince zaten gideceksin. Biraz sabret." Dedim. "Sizin huzurunuzu bozmak istemiyorum. Benim yüzümden güzel anlar yaşayamıyorsunuz." Buna söyleyecek bir sözüm yoktu.
"Şu ayağın düzelsin. Gitmene izin vereceğim." Jimin Taehyung'un yaralarının bandajını değiştirirken Taehyung "Peki öyle olsun." Dedi. Taehyung eskisine göre çok daha farklı davranıyordu. Neden olduğunu da bilmediğim için susuyordum ama merakta ediyordum. Benden ayrıldığı için pişmandı ama daha fazlası da vardı. Öyle hissediyordum.
"Annenin bu halde olduğundan haberi var mı?" Diyerek ayağa kalktım. Jimin ile bavul hazırlayacaktık. Kendim biraz zorlanırım diye ondan yardım istemiştim ve o da seve seve kabul etmişti. "Hayır yok. İyileştiğim zaman ona anlatırım."
"Tamam o zaman. Sen dinlen." İkimizde odadan çıktık. "Daegu'da ne kadar kalacaksınız?" Dedi. "Bilmiyorum ama ben uzun süre kalmak istiyorum." Yoongi'nin ve benim bavullarımı çıkartarak yere koyduk. Burada en az 2 saat oyalanırdık bence.
"Yoongi'nin çok fazla siyah kıyafeti var. Hatta hepsi siyah. Neden renkli giyinmiyor ki?" Kendi kendime mırıldanırken onun kıyafetlerini karıştırdım. Aşırı doldurmayacaktım. Gereken şeyleri alacaktım. "Elbiselerin çok güzelmiş." Dikkatimi elinde elbise tutan Jimin'e verdim. "Yoongi aldı bunları."
"Sana çok yakışacak. Bavula koyuyorum hepsini." Dedi. "Tamam koy." Ben de Yoongi'nin kıyafetlerinden hangilerini götürsem diye düşünüyordum. Hepsi birbirine benziyordu. En kısa zamanda ona daha güzel şeyler almalıydım.
"Çok fazla kalmayın. Sıkılırım ben." Gülümseyerek bavula son kıyafetleri yerleştirdim. Daegu'yu çok fazla merak ediyordum. Gitmişken de gezmek istiyordum. "Daha karar vermedik. Kalabildiğimiz kadar kalacağız işte."
.....
"Kiminle konuşuyordun?" Banyo da elimi yıkarken biriyle konuştuğunu duymuştum ama tam olarak ne konuştuklarını anlayamamıştım. "Annemle konuşuyordum. Bir an önce gelmemizi istiyor. Seni görmeyi de çok istiyormuşta ondan bahsediyordu." Dedi. Taehyung'un her gün biraz daha iyiye gidiyordu. Muhtemelen birkaç güne de tamamen iyileşecekti. Ondan sonra da gidebilirdik.
"Ben de aileni görmeyi çok istiyorum. Merak ediyorum onları." Telefonunu kenara koydu. "Eğer orada sıkılırsan bana söyleyebilirsin. İstediğin an geri döneriz." Gerçekten de biraz fazla kalmak istiyordum ama orada neyle karşılaşacağımı bilemediğim içinde bir şey diyemiyordum. Sadece buradan uzaklaşmak istiyordum.
"Seni mutlu edebiliyor muyum?" Dedi. "Bu da nereden çıktı Yoongi?" Durup dururken neden böyle bir soru sormuştu? "Soruma cevap versen." Kenetli olan ellerimize baktım. "Hayatımda hiç mutlu olmadığım mutlu ediyorsun beni. Ben 20 yıllık hayatımda doğru düzgün gülümseyemiyordum bile. Şimdi gülümsemekten etrafı göremiyorum."
Çenemi öptü birkaç kez. "Sen de beni mutlu ediyorsun." Dedi. "Ne yaparak seni mutlu ediyorum ki?" İltifat eden oydu. Bana yardım eden oydu. Her şeyi kendi yapıyordu. Ben ne yapıyordum ki? "Sen sadece yanımda durup bana bakman bile beni mutlu ediyor. Başka bir şey yapmana gerek yok."
Başımı eğdiğimde parmaklarıyla çeneme dokundu ve ona bakmamı sağladı. "Güzel yüzünü benden esirgeme. Elimde olsa 24 saat boyunca seni izlerdim ama yok. Daegu da vaktim oldukça seni izleyeceğim." Gözlerine bakmaya cesaret edemiyordum.
Bedenini bana doğru çevirip yüzüme yaklaştı. Yavaşça dudağımın üzerindeki küçük beni öptü uzunca. Bunu sürekli yapıyordu.
"Gün ışığım, hayatımdaki tek ışıksın sen. Öyle güzel parlıyorsun ki gözlerimi alamıyorum senden." Diyecek bir şey bulamıyordum. Onun süslü kelimeleri ben de yoktu. Zaten olsaydı da söyleyemezdim ki. "B-bir şeyler yemek ister misin? Çok çalışıyorsun. Acıkmış olmalısın."