Keyifli okumalar...
&&&&&
Gözlerimi açtığımda banyonun cılız ışığı tarafından karşılanmıştım. Kalbimdeki küçük ağrı hala varlığını sürdürüyordu. Zor da olsa ayağa kalkıp banyodan çıktım. Dizlerim beni taşıyamıyordu...
Kendimi yatağın üstüne attığımda fiziksel olarak hiç hissetmediğim kadar kötü hissediyordum. Ki bence bunun sebebi o ilaçlardı. İçtiğim iki küçük hap yüzünden mi bu hale gelmiştim gerçekten? Eğer yemeğime o ilaçlardan katılmamışsa, benim de adım Güneş değildi. Aslan şerefsizi ben ilaçları içmeyeceğim deyince yemeğime ilaç katmış olmalıydı. Yani, bence öyleydi, daha yeni jeton düşmüştü bende...
Suyu alıp tekrar yatağa oturdum. Suya da ilaç katmış olamazlardı, öyle değil mi? Anlaşılan o ki buradan çıkacağım zamana kadar aç kalacaktım. Şişenin kapağını açıp suyu kafama dikene kadar boğazımın susuzluktan kuruduğunu fark etmemiştim bile...
Ellerimi yüzüme atıp yüzümü sıvazladım. Bu hayattan nefret ediyordum!
Sırtımı yatağın demir başlığına yasladım ve dizlerimi karnıma doğru çekip, kollarımı dizlerime sardım. Demir başlığın soğukluğu sırtıma temas ettiği için ilk başta ürpersem de pozisyonumu bozmadım. Kafamı da başlığa yasladım ve düşünmeye başladım. Düşünmeye başladım, ama ne düşündüğümü ben bile bilmiyordum. Cehennemde gibi hissediyordum...
Yutkunmaya çalıştım ama olmadı, boğazımda koca bir yumru vardı sanki... Yataktan kalkıp masanın başına oturdum ve kağıt kalemi önüme çektim. Leyla hemşire gelirse ona verecektim, o da Aktan'a verecekti. Kağıttan bir parça kopardım ve aklıma gelenleri yazmaya başladım.
"Seni çok özledim ve sana ihtiyacım var. Bana ilaç vermiyorlar, sanırım yemeklerime ilaç katıyorlar. Ama iyiyim, merak etme. Yemekleri yemiyorum. Bir an önce buradan gitmemiz gerekiyor. Ha bu arada, seni çok seviyorum ela gözlü çocuk..."
Kağıdı katlayabildiğim kadar katlayıp en küçük hale getirdim ve eşofmanımın cebine sıkıştırdım. Kalemi alıp yere oturdum ve duvara şekiller çizmeye başladım... Canım sıkılıyordu ve yapabileceğim bir şey yoktu. Duvara bir sürü şekil çizdim...
Çizdiğim gülün son yaprağını da ekleyecektim ki anahtar sesi duydum. Hemen elimi cebime atıp kağıt parçasını parmaklarımın arasına sıkıştırdım. Leyla hemşirenin elindeki tepsiyle odaya girdiğini görünce ayağa kalktım ve ona doğru ilerledim.
Tepsiyi elinden alırken kağıdı avucunun arasına bıraktım. Avucunu sıkıca kapattı ve bana bir kez göz kırptı, bu tamam demekti. Sadece dudaklarımı oynatarak "teşekkür ederim" dedim. Bana gülümseyerek çıktığında odada, elimdeki tepsiyle tek başıma kalmıştım.
Tepsiyi masaya bıraktım ve su şişesini alarak yatağa geri döndüm. Biraz daha bu odada kalırsam, beni bu yataktan ameliyatla ayırmak zorunda kalacaklardı büyük ihtimalle... Suyu içip, şişeyi yere koydum. Burası daha da mı soğumuştu, yoksa bana mı öyle geliyordu? Battaniyeyi üzerime çektim ve ısınmaya çalıştım...
Dakikalar sonra anahtar sesi duyduğumda kafamı ruhsuzca kapıya doğru çevirdim. İçeriye bir adam girdi, üstünde doktor kıyafetleri vardı. Tahminimce ellili yaşlarındaydı. Bomboş bakışlarımı ona yollarken neden geldiği hakkında açıklama yapmasını bekliyordum.
"Birkaç test yapacağız, hadi kalk" dedi sert ama yüksek olmayan bir sesle.
"Ne testi?" diye sordum merakla.
"Kan alacağız sadece, canını değil merak etme."
Sadece kan alacaklarsa sorun yoktu ama vücuduma herhangi bir şey enjekte etmeye çalışırlarsa zor kullanmak zorunda kalacaktım. Adama ters ters bakarken battaniyeyi üstümden atıp yataktan kalktım. Köşedeki ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve adama doğru yürümeye başladım. Odanın içinde ayakkayı giyme ihtiyacı duymuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16 Numara Serisi
DiversosOldukça sıradan bir hayata sahip olan Güneş ve arkadaşları, vakit geçirmek için yeni açılmış bir korku evine giderler fakat hiçbir şey sandıkları gibi olmayacaktır. Altı genç, kendilerini bir anda oraya hapsedilmiş olarak bulurlar ve bir tarafta ise...