Bölüm 4

67 11 2
                                    


MİRAS VE ZAMBAK


İZMİR

Yıl 1921

2 gün sonra

Biraz kendisini toplayan ev halkı neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Öte yandan tek gelir kaynakları olan hayvanların açığının telafisini düşünüyorlardı. Üçü de öğle yemeğinde sofranın başında toplanmış aralarında konuşuyorlardı.

"Kasaba birbirinde. Herkes hayvanlarını kaybetti. Nasıl geçiniriz bu halde"

"Haklısın Adad ama aklım almıyor. Bir gece de bütün kasabanın hayvanları nasıl bu kadar canice katledilebilir. Aklımın almadığı en tuhaf şey ise bütün hayvanların başlarının tek tek kendirle bağlanmış, ahır tavanlarına, kasabanın ağaçlarına, kapılara takılmış olması. Kasaba kan gölüne döndü. Kim ne ister bunca kişiden?"

"Bilmiyorum kadın. Sen nasıl geçineceğiz onu düşün" diyerek yemeğini yemeğe girişti.

Vanessa konuşulanları bir yandan duyuyor bir yandan da tuhaf bir şekilde vicdan azabı duyuyordu. Kendi içine hapsolmuş hala şokta ve açıklama yapmaktan çekinirken, bir yanda da babaannesinden kalma değerli kolyeyi usulca sıkarak içinden "Yardım et babaanne. Neredesin? Ne yapmalıyım. Bulun beni. Neredeyim? Ne olur gelin bulun beni. Ben bu insanlara ne anlatayım." Dedi. Vanessa babaannesinin kendini çağırıp boynundaki bu kolyeyi ona teslim ettiği o güne daldı.

Babaannenin çağırmasıyla birlikte Vanessa, bulunduğu yerden kalkıp bitki karışımı ve ilaç yapımı olarak kulanılan oldukça garip, odadan çok bir laboratuvarı andıran o odaya girdi. Etraf leş gibi kokuyordu. Odanın içinde kocabaş hayvanların ciğerlerindeki zehirli öd den onlarca çeşit, sağlam ve mantar İspirtodan tut, yılan zehiri, alkol, civanperçemi, adi porsuk otu, baldıran otu ve hatta ceylan miskine kadar vardı. Güzel, çirkin ne kadar koku varsa burada harmanlanmış, mayalanmıştı. Vanessa odaya adımını atar atmaz "Off! Babaanne! Bu işin en sevmediğim yanı bu. Burnumun direği kırılacak. Her ne kadar şifacılığı kavrasam da katlanamadığım tek şey sanırım bu koku olacak." Dedi.

Hacate "Sen gafillik etme. Ölümlü toprağın altında kendi çürüdüğün ve kendi kokuşmuşluğunda tanrı seni boğarken, bu kibrin de havaya ziyadesiyle kalkmış burnun da yere düşecek. Görüyorum. Hamsın ama yeteceksin." Dedi ve iki göğsünün arasından ince, hayvan derisine takılı, etrafına tel örgü çekilmiş gibi tekrar hayvan gönüyle örülmüş bir kolyeydi ama materyali bambaşka harmanlı taş bir kolye çıkardı. Onu havaya kaldırdı.

" Bak Vanessa. Bu kolye benim Annemin annesinden kaldı. Tıpkı bana miras kalan şifalı el gibi. Bu çok çok değerlidir. Pahası da manevi yükü kadar ağırdır. Ben neden ölüleri tütsülüyorum biliyor musun?" diyerek Vanessa'nın gözlerine baktı. Vanessa, gördüğü bu kolyeyi anımsamıştı.

Kasabada ölen birileri olduğunda babaannemi çağırırlardı. Bende hep merak eder yanından ayrılmazdım. Hatırladığım kadarıyla önce, ölülerin kıyafetlerini çıkarır, ölünün saçlarını çeşitli güllerin, çiçeklerin sularıyla tarar sonra göğüslerini türlü yağlarla yağlardı. Gözlerinin üzerine büyülü taşlar koyar ve sonra da itinayla hazırladığı tütsülerle dualar ve tılsımlarla mühürlerdi. Ama bazı geceler bir gurup insan eve gelir, özellikle kasabada yılda iki kere olan bir ritüel için babaannelerini evden götürürler, tüm kasaba evlerine çekilir ve babaanneleri ve bu gurup Olympos dağının eteklerinde ne yaptıklarını bilmedikleri kayalıklarda ritüellerini gerçekleştirirlerdi. Özellikle ay kızıl, kocaman ve tabak gibiyken.

GREJUVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin