SELAM MİLLET NASILSINIZ İYİSİNİZ İYİSİNİZ NEYSE BEN GELDİM BU BİR AZ KISA OLDU ÇOK İŞİM GÜCÜM FALAN VARDI ISINMA BÖLÜMLERİ BUNLAR HERKES SIRA SIRA SÖVÜCEK BU BÖLÜM
Bu arada bu bölümün şarkısı var onu dinleyin daha iyi anlayacaksınız.
-3.Bir Menekşe Kokusunda-
26/09/1940-Sovyetler
Aşk? tam olarak neydi ki? İki ruhun birbirine olan sevgisi miydi, veyahut şu an Binbaşının dudaklarının arasından süzülen hafif soluklarının boynuna mı çarpmasıydı?
Koskoca cihanda aşk neredeydi peki? tam yüreğinde miydi, veyahut Binbaşının beline sımsıkı sarıp sarmaladığı elleri miydi ? nerede ve ne olduğu bilinmez ama Pisagor'un adalet kupası gibi Xiao Zhan'ın yüreği dolmuş ve işler çoktan zıvanadan çıkmış akıtmaya başlamıştı bile.
iki haftadır görmediği kokusuna hasret kaldığı adamı elleri beline sarılıyken buluvermişti birden. Kokusunu duyduğunda burnunun direği hafif hafif sızlamış, binbaşının sıcak dudaklarının arasından süzülen hafif ve sık alev parçası misali soluklar boynuna çarpıyor onu yakıp kül ediyordu.
Binbaşının üstündeki alkol kokusu az çok kendi lavanta kokusunu bastırmış gücün ve ihtişamın sembolü olan lavanta kokusu onun üzerinde zarafeti bulmuş alkolle karışmasına rağmen yine de güzelliğini korumuştu.
"Kaç kadeh içtin?" fısıldadı.
"3" konuştuğunda nefesi tekrar Xiao Zhan'ın boynuna çarpmış, içini titretmeye yetmişti bile.
"3 kadehle sarhoş olacağınızı düşünmezdim binbaşı iyi bir içici gibi görünüyorsunuz" dedi gülerken cümlesindeki alayı hissedemeyecek kadar sarhoş olmuş adama bakmak için arkasını dönmek üzereydi.
"Derdimden içmeden sarhoş olmuştum zaten" diye fısıldadı daha çok karşısındaki adamın beline ellerini sararken. "derler ki eğer ruhun derdi varsa gece yarısından sonra içilen her şey şaraptır." gülerek ekledi sanki bu sözleri söylerken yüreği acımamış gibi.
"öyleyse sizi sarhoş edecek derdiniz nedir Binbaşı?" konuşurken kafasını arkasında ona sarılan adama döndürmeye çalışarak.
"Ne ayine-i ruhu kırıp yüreğimi zedelerim ne de ayine-i ruhu kırmaz kara gözlerinizin içinde bulduğum sevdayı kabul edebilirim eğer bu cihan başıma sizin kaybınız ile yıkılırsa nasıl sükut ederim?"
"Sarhoşsunuz binbaşı" Bu hayatta az çok öğrendiği hatta emin olduğu şeylerden biri şuydu ki Sarhoşlara ve berduşlara güven olmazdı. Özellikle söz konusu iki haftadır görmediği ama sarhoş olunca ona gelen binbaşı olunca daha bir güvenilmez oluyordu.
Sözler her zaman insan oğlunun ellerinin arasında tuttuğu güçlerden biriydi aileden alınan bir güç değildi iktidar yoluyla elde edilmezdi çoğu zaman böyle kullanılmış olsa bile sesi çıkan her insan bağırır ancak her sesi çıkan konuşmazdı hakları olmasına rağmen.
İnsanlar bunu yeni yeni kullanmalarına rağmen bu konuda oldukça ustalaşmış hatta sözleri ile insanları kontrol etme yolunda çoktan hızla ilerlemeye başlamışlardı bile. İşte bu yüzden sadece sarhoşların değil bütün insanların sözlerine inanılmamalıydı.
"İçeri geçelimde size sıcak bir şeyler ikram edeyim kendinize gelirsiniz" dedi arkasında ona yapışmış binbaşıyı koyu yeşil kanepeye sürüklerken.
Denge de duramayan askeri bin bir uğraşlar sonucu kanepeye oturtmuş hızlıca içeriden yeni kaynattığı ıhlamuru almak üzere içeri koşmuştu. Evde kahve yoktu zaten bu saatte çıkıp alması pek mümkünde değildi ya.
Elinde tuttuğu içleri ağzına kadar dolu ıhlamur kupalarıyla az sonra binbaşının oturduğu yerden görüş mesafesine girmiş genç askerin gülümsemesine sebep olmuştu.
Elindeki kupanın bir tanesini koltukta oturan askere uzatmış diğerini kendisi alıp genç askerin karşısına oturuvermişti. "Taraf seçtiniz mi?" dedi elindeki ıhlamur dolu kupa ile oynayan genç asker.
"Ne mazlumu ezer ne de mazlumun arkasında dururum bu savaşta ,benim bir tarafım en başından beri vardı zaten ." Xiao Zhan çoktan karar vermişti bile sadece izleyecekti bu savaşı başka bir şey yapmayacaktı onunla karşı tarafta olsa bile.
Ihlamurdan çıkan dumanları izlemeyi bırakıp başını genç askerin olduğu tarafa bakmak için kaldırdı. Genç askerin arka tarafa düşmüş başı ile gülümsemeden edemedi.
Oturduğu koltuğun kol kısmında duran kırmızı örtüyü alıp genç askerin üzerini örttü ,gözleri yavaş yavaş ağrımaya başlamış duyduğu güzel koku ile mayışmıştı. Kendini genç askerin yanına kıvrılmış bir şekilde bulduğunda uyumak üzereydi kalkacak gücü yoktu.
ama sabaha uyanmak istemeyeceğini dileyeceğini bilse asla uyumazdı ,son defa deseler belki son bir defa o kokuyu duyabilirsin deseler belki son defa bu kara gözleri görebilirsin deseler uyuyamazdı ki zaten o.
Sabah uyandığında baş ucunda bulduğu not ve iki solmuş menekşe ile bu cihan başına yıkılmış onu enkazın altında bırakmıştı. Titreyen parmaklarını siyah mürekkeple yazılmış küçük kağıt parçasının üzerinde gezdirdi.
"Kendine iyi bak beni düşünme su akar yolu bulur" sesi titremişti boğazından çıkan kelimeler sanki boğazını parçalamaya çalışmış sevdiği adam seçimleri yüzünden elinden kayıp gitmişti bile.
elleri arasında olan kağıdı yerine bıraktı bu seferde titreyen parmakları solmuş menekşelere gitmişti. Titreyen parmaklarının arasına aldığı menekşeyi kokladı. Menekşeler kokusuz derlerdi menekşeler normalde kokardı ya menekşeler kokmuyordu şu an menekşeler bir tek aşık olunca kokmazdı.
"Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu cihanda başıma daha ne gelir?" dedi kısık çıkan sesiyle kelimelerine göz yaşları eşlik ediyordu. Bu Wang Yibo için ilk göz yaşıydı ama son olmayacaktı.
ilk defa solmuş iki menekşe ile terk edildiğinde cemre daha havaya düşmemişti ama onun ikinci cemresi yüreğine çoktan düşmüştü ilk cemresi aşk ikincisi ise acıydı ilk düşen cemresi ona güzellikleri öğretmiş ikincisi ile ona kara kışı getirmişti..
**
Selam evet bana sövüyor musunuz bana değil binbaşıya sövün bence sizce yibo nun yaptığı şey mantıklı mıydı sonuçta savaş dönemindeler tartışın buralarda.
yani sizce zhan ın seçtiği taraf ne kadar doğru bunu da burada tartışın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkım Kararı - Yizhan
FanfictionDünya bu karanlık günlere resmi olarak 1 Eylül 1939 ile başlamış olsa da yazar olan Xiao Zhan'ın işkencesi 5 Eylül akşamı 1940 ta başlamış hayatında ilk defa matbaanın önünde karşılaştığı Sovyetler Birliği emri altında olan binbaşı Wang Yibo'nun...