0.1

46 7 4
                                    

Uykulu gözlerle son kez tekrar etti küçük çocuk "Baba lütfen anlat hikayeyi, uykum yok." Fakat babası anlatmamakta ısrarcıydı zira saat gece yarısını geçeli çok olmuştu fakat küçük oğlu halen uyumamıştı. "Evlat, uyku zamanın geldi. Eğer bu kadar çok istiyorsan yarın anlatırım. Kapa gözlerini uyu hadi." 

Çocuk kabullenemeyip son kez sorduğunda babası artık dayanamaz hale gelmişti. "Ah be çocuğum, saat kaç farkında mısın? Tamam oğul anlatacağım fakat anlattığım gibi uyuyacaksın, tamam mı?" Sıcak bir tebessümle oğlunun içini ısıttı genç adam fark etmeden.

Çocuk heyecanla ellerini çırptı "Tamam babacığım, uslu uslu dinleyip sonrasında hemen uyuyacağım. Söz!!" Babası tekrar tebessüm edip anlatacağı hikayeyi gözden feçirdi.

"Dünyamız ve güneşimiz daha gençken Fransa'da bir oğlan doğmuş, adı Andre. Ailesi onu bir kiliseye bırakıp gitmiş zira çok fakirlermiş. Ummuşlar ki durumu müsait biri alır onu yetiştirir fakat sandıkları gibi olmamış. Olaylar çok farklı gelişmiş, bir köle tüccarı bulmuş Andre'yi. Büyütmüş onu büyütmesine fakat çocuğun işlemediği suç, yaşamadığı kötülük kalmamış. Başka bir tüccar gelmiş bu sefer ülkeler arası köle pazarlıyormuş bu tüccar. Acımış çocuğa efendisinden almış ve uzaklara, Yunan krallığına götürmüş. Fakat çocuğun yüzü gülmemiş yine, bölgenin en gaddar en zalim efendisi almış Andre'yi. Öyle ki efendinin emrinde onlarca köle olmasına rağmen en ağır taşları bu sıska, zayıf çocuk taşırmış. Böyle günler geçmiş, günlerden bir gün güneş yine işini yaparken bir şarkı duymuş. Yakıcı ışığına aldırmaksızın onu izleyen çocuğun mırıldandığı sözleri dinlemiş bir süre.

Qui nous manque
Qui va brûler toutes nos peines
Le soleil, qui nous hante
Oh reviens, soleil, soleil

(Özlediğimiz güneşi yeniden bulmak için
Tek yapmamız gereken kederleri yakmamız
Bizi avlayan güneş
Geri dön günışığı)

Çocuğun sesi öyle bir güzelmiş ki güneş başka sesleri işitmez olmuş. İşte o an, Soleil'in bir insana aşık olduğu o an, Soleil en büyük günahını işlemiş. 

Yazları Andre'yi serin tutmak için ışıklarını en az ona gönderirmiş, geceleri ayın arkasına saklanır mırıldandığı şarkıyı dinlermiş. Kışları Andre üşümesin diye en sıcak ışıklarını yine ona göndermiş, geceleri bulutların arkasındaki eskiden her gece sohbet ettiği ayla konuşmak yerine odasının camından zarif çocuğu izlemeye başlamış. Her sabah güneş doğarken onu büyük bir özlemle izleyen çocuğa her saniye daha çok aşık olmaya başlamış, Soleil. 

Her şey ikisi içinde güzel geçiyormuş fakat kim sonsuza kadar mutlu kalmıştır ki? Tanrının kulağına gitmiş yarattığı uzun ömürlü Soleil'in kısa ömürlü aciz bir köle oğlana aşık olduğu. O oğlanın da Soleil'e boş olmadığını söylemiş kuşlar. Zira kıskanmış kuşlar her gün sıkılmadan onları dinleyen ve onları öven güneşlerinin artık onları övmek yerine Andre denen çocuğu övmesini. 

Tanrı uyarmış sevgili güneşini 'İşini yap sadece, adam kayırma. Ay, kuşlar ve ne istersen onlarla konuşabilirsin fakat bir insan olmaz, Soleil' Fakat aşkla tutuşan kalbi ve Andre'nin mırıldandığı şarkıdan başka bir şey duymayan güneş Tanrının dediklerini duymamış bile. Yine aynı şekilde davranmış Andre ve geri kalanlara.

Tanrı sözünün dinlenmediğini fark ettiğinde çok sevgili güneşine bir ders vermek için hasta etmiş aciz köleyi. Ne zaman güneşi görse cildi kabarmaya başlamış, sulu yaralar oluşmuş. Bölgenin en gaddar efendisi bile onun için doktorlar çağırmış hatta güneş görmeyen bir oda hazırlamış. Doktorlar güneş görmemesini söylemiş başka bir çözüm bulamamış.

'𝙎𝙤𝙡𝙚𝙞𝙡, 𝙨𝙤𝙡𝙚𝙞𝙡'  [𝙩𝙠]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin