10. BÖLÜM: "BELKİ DE..."

48.7K 2.6K 593
                                    

Merhaba, biz geldik❤

Medyada Alparslan bebeğim var🔥

Oylarınız ve yorumlarınız için teşekkür ederim, şahanesiniz! Bu bölüme de bol bol yorum isterim!❤

Yeni bölüme 750 oy diyelim mi? Bence diyelim. Oylar tamamlandığı an bölüm sizindir.✍🏻

Keyifli okumalar❤

***

O ayakkabıları almanın doğru bir karar olduğunu biliyordum.

Öncelikle renk tonu bir harikaydı. Ne küçük kız pembesi gibi duruyordu ne de fuşya denecek kadar koyuydu. Sivri burnunun üstünde duran parlak taşları, güzel derisi, on santim yüksekliğindeki ince topukları ve bileğime dolanan zarif kayışlarıyla mükemmeldi. Yumuşak ve son derece kadınsıydı. Onları giydiğim an kendimi hiç olmadığım kadar güzel ve özgüvenli hissetmiştim. Benim için bir çift ayakkabıdan çok daha ötelerdi ama anlaşılan Alparslan için... Şey, durumun biraz daha farklı olduğu su götürmez bir gerçekti.

Dilinden öfkeyle dökülen o kelimelerde bacaklarımı birbirine bastırıp derin bir nefes almamı gerektirecek kadar yoğun bir vaat ve yoğun bir cinsellik vardı. Yalnızca bunları duyarak ve gözlerine bakarak onun çekimine kapılmak çok kolaydı. Muhtemelen ona bu kadar öfkeli olmasam şu an çoktan erir ve beni çekiştiren eline sıkıca tutunarak gülümserdim. Ama ne eriyordum ne de yüzümde bir gülümseme vardı.

Beni adeta çekiştirerek çıkışa sürüklerken ve arabasına bindirirken öfke küpü gibiydim. Öyle ki yüzümün saçlarımla aynı renk olduğuna emindim. Derin derin soluyor ve tüm bunlara mantıklı bir açıklama getirmeye çalışıyordum ama kabul edelim, bu adam hayatıma girdiği andan beri mantıklı olan tek bir şey bile kalmamıştı.

Kapımı kırarcasına örttüğünde ceketimin eteğini son anda kendime doğru çekip kapının arasına sıkıştırmaktan kurtardım ve o yanıma oturduğu an "Dikkat etsene!" diye tısladım. "Biraz daha kibar olsan ölmezsin!"

"Eğer," dedi arabayı çalıştırıp hızla şeride dalarken. "Kibar bir adam olmasaydım seni buradan yürüterek değil, omzuma atarak çıkarırdım!"

Öfke ve şaşkınlıkla dolu bir kahkaha attım. "Kibarlık tanımı senin için bu mu?"

Bana bir cevap vermeden sürmeye devam ettiğinde bende sustum ama bu kesinlikle sindiğim için değildi. Öfkeyle bir köşeye çekildim ancak bu sırada kirpiklerimin altından onu süzmeye de devam ettim. Alparslan Gündoğdu yakışıklı bir adamdı. İçinde sarının tonlarının oynaştığı o açık kahverengi saçları, kimi zaman insanı ürküten gözleri ve güldüğünde inci gibi dizilen beyaz dişleriyle eminim her dişiyi etkileyebilirdi fakat şu an aynı çekicilikten söz edebilir miydik, emin değildim. Kıstığı gözleriyle tamamen yola odaklanmıştı, çenesi kaskatıydı, derin derin soluyordu ve elleri direksiyona öyle sıkı tutunmuştu ki parmak boğumları beyazlamıştı. Öfke kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi ve ben de en az onun kadar öfkeliydim.

Kollarımı göğsümde bağlayarak ayakkabımın ucuyla sessiz bir ritim tutmaya başladım. Hafızam berbattı, özellikle de hava karardıktan sonra yolları asla aklımda tutamazdım. Bu yüzden Alparslan kendi evine doğru sürerken aslında nereye gittiğimizi anlayamadım. Buraya daha önce gelmiştim ama hatırlatırım o zaman azıcık sarhoştum ve kucağımdaki içki şişesiyle ilgilenirken düşündüğüm en son şey hangi yoldan geçtiğimizdi.

Oflayarak ve bu sırada içimden Alparslan'a neler söyleyeceğimi ve onun vereceği olası karşılıkları düşünerek içsel bir tartışmayı zihnimde döndürüp durdum ve sabretmeye çalıştım. Trafik gerçekten iğrençti ve itiraf ediyorum yaklaşık kırk dakika sonra siteden içeri girdiğimizde ve Alparslan arabayı durdurduğunda içeride kalmaya bir dakika daha tahammül edemeyerek emniyet kemerimi çözdüm, arabadan indim. Onu beklemeden eve doğru yürüdüm ve kapıya çıkan birkaç basamağı çıktığım anda, arkamda hissettiğim hareketlilikten bana yetiştiğini anladım. Yalnızca birkaç saniye sonra nefesi saçlarıma çarpacak kadar yakınıma geldi ve deri bir kayışla bağlanmış anahtarlığıyla uzanarak kapıyı açtı. İçeri geçmek için geri çekilmesini bekledim fakat elinin birini kalçamın kenarına yasladı ve beni kendine bastırarak "Sakın," diye mırıldandı. Alçak ses tonundaki o tehditkâr tınıya uyarak onu bekledim ama içeri geçtiğimiz an kendimi dokunuşundan kurtardım.

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin