Sedyede oturmuş, verilen serumun bitmesini bekliyordum. Ateşim düşmüştü ve midem bulantımda geçmişti. Soobin doktorun yazdığı ilaçları almaya gitmişti, neredeyse on dakika olmuştu. Gözlerimi dinlendirmek için kapattım, o sırada boş odaya giren kişiyi duydum hemşire olacağını düşünüp gözlerimi açmadım,
"Söyle bakalım seni bu kadar stres eden şey ne imiş?" Dedi Soobin, gözlerimi aralayıp dediği şeyi düşündüm ancak anlayamadım, anlamadığım yüzümdende belli oluyordu galiba,
"Anlamadım," dedim derin bir nefes alıp verdi ve yanıma gelip oturdu, ilaçları yanıma koydu. Bir poşet dolusu zaten vardı buda ikinci poşet, herneyse. Soobin bana taraf kafasını çevirdi.
"Mide bulantın, vücudunun hasta olmasından değil. Kafana taktığın başka birşey yüzünden vücudun bunu böyle karşılamış, zaten hasta olduğun için ateşin vardı ve üstünede kustun. Bu kadar takma Kai" dedi önce gözlerine derince baktım, sonra aklıma geleni söyledim.
"Sanırım bu sabah 6 da olan şey yüzünden." Dedim, vücudunu bana çevirdi, anlamak istercesine kaşlarını çattı,
"Ne oldu sabah?" Dedi, söyleyip söylememek arasında kaldım, sonra vazgeçip söylemek istedim.
"Uyandım ve yanımda olmadığını fark ettim. Panik yaptım çünki seni her görmediğimde aklıma o iğrenç yerden başkası gelmiyordu. Sanırım yanlışlıkla stres olmuş olabilirim." Dedim. Önce şaşırdı sonrada gözlerime bakmayı kesip yere odaklandı.
"Sende öyle bir etki bıraktığım için özür dilerim. Gerçekten istemezdim," dedi kalbim bir anlık pişmanlık içinde kalsada onu susturmayı başarabilmiştim. Cevap vermedim, bir süre bekledim. O sırada hemşire içeriye girdi ve serumun bittiğini görünce çıkarıp geçmiş olsun dileklerini bıraktı. Soobin kolumu tuttu, ve birlikte dışarıya çıktık.
Eve doğru yürümeye başlamıştık ve ben hala bişey diyemiyordum. O' da demiyordu, bu yüzden sadece susarak yürüyorduk. Telefon zil sesi gelince önce şaşırdım. Sonra Soobin telefonu çıkarıp ekrana baktı, derin bir nefes alıp açtı.
"Alo" dedi, ben önce yüzüne baktım, sonra vazgeçip önüme döndüm,"evet de, ben bugün gelemem" dedi, telefondaki beomgyu olabilirmiydi ki acaba? Soobin göz ucuyla bana baktı "işim var biraz bugün olmaz birdahaki-" durdu ve bir anda sesini yükseltti "işim var diyorum ! Ne diye uzatıyorsun ki!" Dedi. Gerilerek gözlerimi kırpıştırdım. Bir anda ruh değişimi çok farklıydı bir anda duruldu. "Bak tamam, bakarım, belki. Eğer olursa haber ederim." Deyip telefonu direkt kapattı. Derin bir nefes alıp verdi, o sırada eve geldiğimizi gördüm. Önden geçip yukarı çıkmaya başladım. Hemen peşimden geldi. İçeriye girip üzerimdeki ceketten kurtuldum. Soobin de yanımdan geçip banyoya girdi hemen. Odama girip üstümü değiştirdim, baya acıkmıştım, kahvaltı yapmalıyıdım. Odadan çıkıp mutfağa geçtim. Soobin benden önce davranıp kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı. Yanına geçip yardım etmeye başladım. O sırada tekrar teşefonu çaldı. Bu sefer diğerinin aksine sakince açmıştı.
"Beomgyu?," elindeki işi bırakıp tezgaha yaslandı."evet evet iyi. Strestenmiş. İlaç falan yazdılar aldım ama şuan gayet iyi merak etmeyin." Dedi göz ucuyla bana baktı. Görmemezlikten gelip sandelyeye oturdum. Ben yemeye başlarken soobin pozisyonunu değiştirip dik durdu."tamam, anladım. Şey ım biz bugün evde olamayız belki. Kai iyi durumda, biryerlere gitmeyi düşünüyoruz." Tekrar bana baktı bu sefer bende ona baktım. Bana hiçbirşeyden bahsetmemişti. "Hım hım. Tamam haber vereyimde ona göre gelin diye dedim. Tamam görüşürüz" deyip telefonu kapattı, yanıma oturup o da yemeye başladı. Bakışlarımı ayırmadım bana cevap vermemişti hala.
"Ne oldu?" Dedi, bilerekmi yapıyordu ki?
"Nereye gidiyoruz biz?" Dedim.
"Ha, o mu? Şey yakın arkadaşım kendi doğum günü için ufak bir kutlama yapmak istiyormuş. Benide davet etti, hastasın diye başta istemedim ama şuan iyisin. Benimle birlikte gelirsin," dedi. Yutkunup kafamı çevirdim. Soobin nin arkadaşlarını hiç tanımazdım. Nasıl biri olduklarını yada gideceğimiz ortamın ne tür olduğunu, tekrar ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you don't see me / Sookai
FanficKollarını kendinden neredeyse üç santim daha uzun olanın boyununa dolamıştı, kafasını kaybolmak istercesine boyununa bastırıyordu. Uzun olansa olanlara anlam vermek istercesine donmuştu. Boyunundaki ıslaklıkla ağladığını hissetti, ses çıkarmasada...