Yaklaştıkça seçilebilen yüzle birbirlerine bakakaldılar. Açık ağzını kapatıp yutkundu. Ne demesi gerekiyordu? Yanındaki kadın da şoktaydı. Birilerine yakalanabilirlerdi ama bu askerler olurdu. Şu an karşılaştıkları kişiye uyduracak mazeretleri yoktu.
"Jeongin?""Abi... Gecenin bu saatinde ne yapıyorsunuz?" Hyunjin olayı toparlamalıydı, boğazını temizleyip bir şeyler diyecekken Jeongin'in gözleri kadının arkasında saklamaya çalıştığı çantaya gitti ki henüz konuşmaya başlamadan abisinin sözünü keserek "Beni izleyin." dedi.
Kadın da genç de daha da şaşırmışlardı. Uzaklaşan kardeşinin ardından birbirlerine anlamayan gözlerle baktılar. Arayı açmadan sessizce arkasından ilerlemeye başladılar.
Jeongin onları Krala teslim etmeye mi götürüyordu? Eğer Kral bu kaçma girişimini öğrenirse Elanor'u öldürtür, Hyunjin'i düğüne kadar zindana attırırdı. Kim bilir kocası olacak o adam bunu duyunca ona neler yapardı. Düşünmek bile istemiyordu. Hayır! Önünde hızlı adımlarla ilerleyen kardeşine atıldı ve kolunu tuttu.
"Jeongin kaçmam lazım! Beni babama götüremezsin! Eğer o adamla evlenirsem hayatım biter. Daha fazla dayanamıyorum. Nolur bırak da gide-" Gencin lafını kesen küçük kardeşinin ağızına dayadığı eli olmuştu. Diğer elini de kendi ağzına götürdü "Şşş! Aptal mısın sen sessiz olsana! "
Hyunjin ancak o an neler olduğunun farkına varabilmişti. Bahçeye çıkan kimsenin kullanmadığı, kendisinin de kilitli sandığı arka kapıya gelmişlerdi. Jeongin cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı.
Ayın parlak ışığı yüzlerine düştü. Bahçenin bu bölümünü saraydan hiçbir pencere görmüyordu. Jeongin bahçenin bitimindeki ormana doğru bir ıslık çaldı. Karanlık çalıların arasından bir kıpırdanma sesi geldi. Ve dışarı bir adam çıktı.
Adam başta hızlıca oldukları yere gelirken fazladan kişileri görmesiyle duraksadı. Böylece Jeongin adama doğru atıldı. Ortada kavuştular ve sarıldılar. Kadın da genç de bu manzarayı hayretle seyrediyordu.
Yanlarına gelen ikiliyle ayrıldılar, ardından Jeongin elini omzuna attığı kişiyi göstererek "Bu Seungmin. Benim sevgilim." Hyunjin karşısında duran adamdan kardeşi için istemeyerek de olsa salgıladığı feromonlarla anladı. O bir Alfaydı.
Kendisine meraklı gözlerle bir cevap için bakan kişiye " Jeongin..." diyerek sarıldı. Ardından biraz da utanarak "Siz... Mühürlendiniz mi?" diye sordu çekingence. Soru karşısında kıkırdadılar ve "Hayır" diye yanıtladı küçük olan abisini. "Henüz değil" diyerek araya girdi yanındaki adam. Ona attığı bir gülümsemenin ardından abisine döndü.
"Kardeşiz, abimsin ama birbirimizi bile doğru düzgün tanımıyoruz. Sadece belirli günlerde odandan çıkabiliyorsun. Babamdan..." Yutkunarak sesini düzeltti ve devam etti "O adamdan nefret ediyorum... Sana yaptıkları, bana yaptıkları, abilerime yaptıkları." Ellerini tuttu abisinin "Kaç. Ve hayatını yaşa. Senin için en iyisini diliyorum abiciğim." Kardeşinin inançla parlayan gözlerine gülümsedi Hyunjin. Tekrar sarıldılar.
Vakit kaybetmenin lüzmu yoktu. Jeongin elini tuttuğu adamı göstererek "O seni saklar. Ben de Seungmin aracılığıyla para gönderirim. Bir müddet böyle devam ederiz sonra neler olacağına bakarız" Hyunjin kardeşini başıyla onayladı ve sessizce teşekkür etti ona sarıldıktan sonra.
Yanında olanları izleyen Elanor'a döndü. Sımsıkı sarıldı annesi bildiği kadına. Kokularını birbirlerine çektiler. Kadının gözleri dolsa da Hyunjin sessizce ağlıyordu başını koyduğu omuzda. Yutkunup "İzin günlerimde yanına gelirim. Beraber oluruz. Hatta sana şehrin en güzel yerlerini kendim gezdiririm" dedi kadın yaşlı gözlerle eli hala gencin altın sarısı mis gibi kokan saçlarını okşarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...