Belki biraz klasik başlangıç olacak ama telefonumun alarmıyla uyandım. Beş dakika tavan ile bakıştıktan sonra ayıcıklı pijamamla vedalaşarak kot ve kısa kollu pembe bluzumu giydim. Şeftali aromalı dudak parlatıcımı sürüp çiçek kokulu parfümümü sıktım. Aynada kendime bakarak "Aman Allah'ım bu taş da kim? Yok yok bu bir meteor!" dedikten sonra 'Bu kız kesinlikle ve kesinlikle deli.' anlamında bana bakan iki göz gördüm. Bu yeşil gözlerin sahibi dedem olamazdı herhalde. Ege idi.
- Ya sen ne zaman insan gibi davranacaksın?
- İnekler yeşil sıçmaya başlayınca olur mu?
- Olur.
- Neden bu kadar kısa bir cevap verdiğini sorsaydım cevabında herhangi argo bir kelime olur muydu?
- Hıhı.
- Tamam. Sormadım farz et.
- Hadi okula gidelim.
- Tağam.
Bu saçma konuşmayı uzatmamak adına çantamı ve telefonumu almak için arkamı döndüm. Telefonumun sesini kısarak çantama attım. Belimde hissetiğim iki elin sahibine içimden saydırarak Ege'ye "Ödümü patlattın mal!" diye bağırdım.
Beni yatağımın üzerine iterek ağırlığını vermeden üzerime oturdu. Gözlerimin içine bakmaya başladığında gözlerinin dünyanın en etkileyici gözleri olduğuna dair tezimi doğruladım. Anlatılmaz gözleri vardı. Ne sözle ne de yazıyla...
Gözünün dudaklarına kaymasıyla yavaşça bana yaklaşmaya başladı. Burnu burnuma değdiğinde kapıdan Gülizar'ın sesini duydum. "Olan da var olmayan da..."
Hep aynı şey ya. Tam Ege'ciğim, aşkım, bitanem beni öpecek Gülizar odaya dalıyor. Yok böyle bir şey. Anasının gözü!
Yatağın üzerine atlayarak yanağını avucunun içine aldı ve "Siz devam edin tamam ben size karışmıyorum." dedi. Hayır bir de öküzün trene baktığı gibi bir bana bir Ege 'ye bakıyor. Ege üzerimden kalkarak yüzümüze bile bakmadan çıktı. Tam arkasından seslenecekken "Siz ne bok yiyecekseniz yiyin ben karışmıyom." diye seslendi. Atarlı ergen.
Gülizar'la da biraz sohbet edince çantalarımızı alıp dışarı çıktık. Annem ile babam iş gezisinde olduğundan Ege ve Gülizar ile okula gidiyorum. Bu arada Gülizar benim en yakın arkadaşım. Kumral saçlı yeşil gözlü. Gülizar ile tanışıp arkadaş olmamızın çok ilginç bir hikayesi var. Ben eskiden Demir adında bir çocuğu seviyordum. Sonra gelip bana çıkma teklifi etmişti. Tabii ben de seve seve kabul etmiştim. Ama haftalar sonra telefonda biri ile mesajlaştığını fark etmiştim. 'Aşkım G' diye kayıtlıydı. Ben de 'Aşkım S' olarak kayıtlıymışım. Mesajlarını okuyamadan Demir'in geldiğini görmüştüm. Ağzımı bile açmadan çıktığımda bana seslenmemiş, bir daha da aramamıştı. Kafeden eve döndüğümde Whatsapp'a girip ona mesaj atacakken durumunu 'Sevgilisinden ayrıldı' olarak görmüştüm. Hırsla telefonumu yere atmıştım. Kendimi yatağıma atıp gözlerim şişene kadar ağlamıştım. Ertesi gün okula gittiğimde Demir ile Gülizar'ın kavga ettiğini görmüştüm. Hatta adının Gülizar mı Gülistan mı olduğundan emin bile değildim. Gizlice yanlarına gidip onları dinlemiştim.
- Hayır Demir benim anlamadığım neden durup dururken durumunu 'Sevgilisinden ayrıldı' olarak değiştirdin? Yani bu senden ayrıldım mı demek ki ben sana bir şey yapmadım.
O an her şey yerli yerine oturmuştu. Kendime engel olamayarak şelale misali akan gözyaşlarımla Demir'in karşısına geçmiştim. Bir süre gözlerine bakmıştım. Sonra tokat atmayı beceremediğimden kendi ayağımı acıtacak derecede tekme atmıştım. O an Gülizar da ne olduğunu anlamıştı ki bir tekme de o atmıştı. (Ama bacağına değil. Neresi olduğunu anlamışsınızdır.)
Neyse biz sonra Gülo'm ile 'Demir'i gömecekler birliği' kurduk. Sonraki sene (Yani bu sene) Ege ile tanıştık üçümüz çok yakın arkadaş olduk. Bir ay önce de Ege ile sevgili olduk....
Bu kadar anı yeter.
Okula gelince çantalarımızı Ege'ye verip kantine daldık. Wanted, Laviva, Tutku ve Pop kek alınca dışarı çıktık. Okulun etrafında turlayarak onları yedik. (Hayır biz öküz değiliz kahvaltı yapmadık sadece. ) Okulun kapısında Berk ile sohbet eden Demir'i görünce koşa koşa oraya gittik. Berk'in kafasına vurarak "Sana kaç kere daha bu malla görüşme diyeceğiz!?" diye bağırdım. Gülizar da "Düş önümüze senin hayvanlarla görüşmeni yasaklıyorum." dedi. Tam arkamızı dönmüş uzaklaşırken Demir'in laflarıyla geri döndüm. "Eğer o çocuğun hayvanlarla görüşmesi yasaksa neden sizi dinliyor?"
- Ebenin amı nedeniyle!
- Allah Allah!
- Sanane arkadaş benim arkadaşım!
- Benim de!
- Bir bana bağırma. İki de artık değil.
- Ananın gözü ben size göstercem.
- Tabii tabii matematik öğretmenimizde tango yapıyor zaten.
- Sen insan gibi yaşabiliyorsan o da tango yapar.
- Hıhı hıhı.
Zilin çalmasıyla yukarı çıktım. Mal ya. Kim bana laf yetiştirecekmiş. Maşallah bir ben iki Gülizar. Kimse bize laf yetiştiremez.
Sınıfa girince geçip sevgili sıra arkadaşım Cüneyt'in yanına oturdum. Şaka gibi fizik testleri çözüyor ya.
Bir iki dakika sonra Demir de sınıfa geldi. Hıh kaslarını göstermeye çalışıyor. Üç beden küçük tişört giymiş bir tane. Ama ders din. Nah sen öyle gezersin.