2. Bölüm [Karga]

17 5 2
                                    

            Bize "Karga" diyorlardı. Çocukluktan itibaren hepimiz farklı amaçlar için yetiştirilmiştik. Hep gizli ekiplerde çalıştırılmıştım ama aslında hiçbir zaman "Karga" isimli bu kuruluştan ayrılmamıştım. Bu kuruluşun kime ve neye bağlı olduğu her zaman gizemini korumuştu. Merakla yaptığım bütün çalışmalar boşa gitmiş bir sonuca varmamıştı. Soruların  cevaplarıysa belki de yıllarca karşımda duruyordu. Kargaların lideri benim aynı zamanda ustamdı. Ustam bana bütün bu işleri öğreten hayatımı o soğuk zindandan kurtaran adamdı. Yüzünde her zaman sert bir ifade vardı asla onu gülerken görmemiştim. Her zaman ciddiyetini korurdu. Şefkatli bir insan değildi ama yine de bize olan tutumu, öğütleri, sözleri , öğrettikleri ona saygı duymamıza yetmişti. Kargaların her biri bir renge sahipti. Herkesin görevi farklıydı, benimki ise en farklısı çünkü ben en başından beri aslında sadece tek bir ana amaç uğruna eğitilmiştim.

          Bu amaç eylem değil, eylemlerden oluşa bir zincirdi. Gecenin soğuğunda bana verilen görevin ilk zincirini tamamlamaya gidiyordum. Her şeye rağmen aklımda onlarca soru işareti kalmıştı. Kimdik biz amacımız gerçekte neydi ki ? Daha da önemlisi görevimin başlayacağı bu tarihlerde neden ustam ortadan kaybolmuştu. Yoksa bu da mı görevin bir parçasıydı ? Soğuğu bu düşüncelerden dolayı hissetmiyor hem işimi yapıyor hem de aklımla kendimce cevaplar almaya çalışıyordum. Ustaya olan büyük saygım bana tehlikeli bir güç veriyordu. Öldür dese öldürür, Kurtar dese canım pahasına kurtarırdım. O bu hayatta gerçekten değer verdiğim çok nadir şeylerden biriydi. Şimdi hem düşüncelerimde hem de ruhumda büyük bir ıssızlık vardı. Kar yağdıktan sonraki o sessizlik olur ya hani, işte böyle bir sessizlik. Bu sessizlik karda ki sessizliğe sadece bir açıdan benzemiyordu. O da bu sessizliğin insana huzur vermemesiydi. Zaten ıssızlık, yerini bambaşka duygulara bırakacak hatta belki de rahatsız edici sessizliğin tekrar gerisin geri gelmesini diletecek olan olayların başlangıcı olabilir miydi ?

***

         Dumanın kokusu her yeri sarmış kara dumanlar ondan daha kara olan gökyüzüne yayılıyordu. Alevler geceyi aydınlatıyor, geceyi gündüze çeviriyordu. Uzaklardan gelen siren sesleri, meraklı komşuların gürültüleriyle bu sessiz geceyi altüst etmişti. Karşı bina yanıyordu. Bu bina yıllardır karşımda bana burada, arkadaşlık eden sadık dostumdu. Burada ki sırlara şahit olmuştu şimdiyse yanıyordu. Dile gelse anlatacakları, büyük sansasyonlara sebebiyet verebilirdi. Ustamı ve diğer renkleri görmüş, benim için manevi bir canlıydı. Olan biteni penceremden, en az yanan alevler kadar sıcak olan kahvemle izliyordum. Burası çıkmaz ve dar bir sokak olsa bile binaların arası oldukça açıktı ve bu diğer binalarında yanmasına engel olduğu için olayı pek umursamıyordum. İçeride canlı herhangi bir şey olmadığına da adım kadar emindim. Burası yıllarca boş kalmıştı. O da benim gibi birini bekliyordu aslında.

        Gecenin artık güneşle buluşacağı ilk vakitlerde, polisler olay yerini incelese de evin boş olmasından kaynaklı olsa gerek, yangınla neredeyse hiç ilgilenmedi. Ahşap evden geriye simsiyah kalın sütunlar ve yine aynı siyahlıkta duvarlar kalmıştı. Ahşap olan her yeri yanmış, küllerden de dumanlar çıkmaya devam ediyordu. Korkutucu bir olay olmasına rağmen istemeden yüzümde beliren ifade oldukça iğrençti çünkü gülümsüyordum. Çıkan bu yangının sebebini burada benden başka kimse bilmiyordu. Bu o binayla paylaştığım son sırrımdı. O bina bu sır uğruna benim gözümde ölmüştü. Beni yine düşüncelerden ayıran şey arkamdaki gaklama oldu. Kargam acıkmıştı ve bugün oldukça durgundu. Binadan sonraki en büyük şahitse, işte beslediğim kargaydı. Bana ustamın armağanıydı oldukça değerliydi. Sadece hediye olmasından dolayı değil maddi açıdan da değerli sayılırdı çünkü kargaları evcilleştirmek oldukça zordur.

        Görevin  başlamasından itibaren amansız bekleyiş devam ediyor gözümü yanan binadan ayıramıyordum. İçimden yükselen ses "Hadi ! Hadi !"  diye  haykırıyordu. İçimdeki bu haykırmaları susturan çok saygın bir ses yükseldi. Ustamın sesiydi bu, onun dilinen tekrar dinlemek isterdim bu hikayeyi. Çocukça bir istekti aslında şimdi burada olsa asla ona bu isteğimi söyleyemezdim. Anılarım canlandı ve hayalimdeki sesi bana o hikayeyi anlattı.

"Her şeyin değeri, o şeyin zıttıyla anlamlanır. Işığın değeri karanlıkla, varlığın değeri yoklukla, iyiliğin değeri kötülükle, dostun değeri düşmanlıkla, sağlığın değeri hastalıkla... Eğer sen kötü olan şeyleri görmeseydin bunların hiçbiri anlam kazanmazdı. Ben seni ve diğer kargaları bu yüzden kötü şeylerle anlamlandırdım. Kırmızı hayat demektir ama içimizde ki en cani belki de o öyle değil mi ? Onun günahı ölüm. Yaşam onun için değerli olmalı. Mavi huzur demektir ama içimizdeki en sinirli kişi o, bunu en çok sen görüyorsun, onun günahı öfke, dışı öyle göstemiyor belki, içi ise huzur istiyor. Sarı zenginlik, her şeye sahip yine de sahip olamadığı bir çok şey var o da aşk. Sevgi onun için gerçek zenginlik ama bu onun için büyük tehlike çünkü günahı kıskançlık. Bu kıskançlık onu içinde bulunduğu zenginlikten daha çok fukaralığa götürüyor. Mor, inanç ve seçilmişlerin rengidir. O sence bu rengin anlamına uyan biri mi ? Hayır. Kumarı çok seviyor, kazandıkça kazanmak istiyor elindekinin değerini hiçbir zaman anlayamayacak biri o. Onun günahı ise açgözlülük. Lacivert, büyük algıların rengidir. Onunsa dünyadan haberi yok sen ne dersen onu yapar. Onun günahı bilgisizlik. Turuncu, yeniden doğuşun rengi. Geçmişte cüssesinden dolayı en çok o hor görüldü. Şimdiyse gücünün farkında! İstediğini yapamayan bir san o şansı elde ederse asla durduramazsın. Günahı oburluk. Yeşil, doğallığın rengi. Onda doğal olan bir şey var mı ? İşi gücü gezmek ve dünyanın beşeri unsurlarıyla vakit geçirmek. Ona zevk veren şeyde bu zaten. Günahı ise şehvet. Siyah ! O sensin karşımdasın ve diğerlerinin bir kere dinleyip bıraktığı hikayeyi sen defalarca dinliyorsun. Siyah yalnızlığın rengi. Sen yalnız değilsin diğer kargalar var ben varım ama ben senin içini görüyorum Siyah. Senin ruhun yalnız. Cevap arayan ama asla bulamayan cevap için kapı kapı dolaşacak bir dilenci. Başındaki gardiyan olmasa belki de bu cevaplara erişecek. Sessizsin sakinsin ama içindekini bir şekilde görüyorum ben. Senin günahınsa NEFRET. Karalığın içini görmek zordur evlat. Nefretin o kadar karanlık ki karanlığın içindeki karanlığı görmemek elde değil."

Sonra ustama merakla sormuştum.

"Peki ya beyaz ? Beyazla ilgili bir şey yok mu ? İçimizde Beyaz isimli biri olmadığı için mi söylemediniz onun hikayesini ?"

Ustam şaşırmış gözlerle, geriye yaslandı ellerini, başına götürdü. Tam hatırlamıyorum ama küçük bir tebessüm etmişti sanki.

"Eee! Sana başta ne dedim ? Her şey tersiyle anlamlanır yani onun hikayesini bulmakta sana düşüyor."

İşte o zaman içime bir merak dumanı doldu. Hücrelerimin her birine. Hâlâ o meraklı arayış yüreğimde devam ediyor. 

Beyaz neydi peki ? Günahı neydi ? Nasıl biriydi ?

BEYAZ KARGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin