8. Bölüm

49 4 1
                                    

Multi: Lavinya Kara









"Senden sonra bir başka oldu gülüşüm."

.....

Yemek yememizin üzerinden yarım saat geçmişti. Babam Uraz'ı alıp çalışma odasına gideli tam yarım saat olmuştu. Sıkıntılı bir nefes alıp elime baktım. Neslihan hanımla tam yarım saattir yalnızdım. En azından bu kez konuşmuyordu. "Bence siz bir an önce evlenin." Hay şom ağzımı seveyim. Bakışlarım kaldırıp ona baktım. "Senin için kim olduğunun bir önemi yok zaten. İyi veya kötü olması ilgi alanın değil. Yeter ki benden kurtul." Dediğimde bacağını diğer bacağının üzerine atıp geriye yaslandı. "İnan bana çok doğru bir tespit." Başımı olumsuzca sallayıp bakışlarımı ondan aldım. Ne diye konuşuyorsam zaten. Babamın sesini duyduğum da dikkat kesildim. Sanırım geliyorlardı. Boğazımı temizleyip yerimden doğruldum. "Anlaştığımıza sevindim." Babam cümlesini bitirip bize döndü. "Ee kızım yap bakalım bize bol köpüklü bir kahve." Kaşlarım çatıldı. Ne oluyordu burada? Koltuktan kalkıp salondan geçerek mutfağa girdim. "Ne oldu?" Masada oturup yüzüme bakan, Zeliş'e bakıp ellerimi iki yana açtım. "Bir bilsem ne olduğunu. Tek bildiğim kahve yapmaya geldim." Zeliş bir elini savurup ayağa kalktı. "Aman ben yaparım otur sen." Canıma minnet. Sandalyeyi çekip az önce oturduğu yere oturdum. "Oysa ben senin elinden içmek istiyordum." Uraz'ın sesiyle yerimden sıçradım. "Her seferinde bunu yapıyorsun." Diyerek ayağa kalktım. Bir gün kalpten gidecektim.

"Ayrıca neler oluyor?" Diyerek Uraz'a baktım. Elini cebine koyup omuz silkti. "Birşey olduğu yok. Seni babandan istedim, oda verdi." Ağzıma dayadığım su birden boğazıma takıldı. Ben kendimle cebbeleşirken Uraz yanıma gelip sırtıma hafifçe baskı uyguladı. "Güzelim iyi misin?" Elini üzerimden itip hızla konuştum. "İyi falan değilim. Beni düğünüme davet etmeyi düşünüyor musunuz peki?" Diye kızdığım da gülümsedi. "Yok düğün gelin siz olmaz biliyorsun." "İyi buna çok sevindim. En azından düğünüme katılabileceğim." Diyip yüzüne ters ters baktım. "Kahveler hazır." Diyen Zeliş'le geriye çekildim. "Hadi bakalım isteme kahvemi içmeye gidelim. Ne heyecanlı." Zeliş'in elindeki kahve tepsisini alıp Uraz'ın yanından geçtim. "Hadi bakalım gelin hanım. Önden lütfen." Gözlerimi kısıp omuzumun üstünden ona baktım. "Zeliş tuz koydun mu kahveye?" Diyip keyifle sırıttım. "Tabi tuzsuz damat kahvesi mi olur?" Uraz gözlerini kapatıp tekrar açtı. "Sence bir tuzlu kahve beni yıkar mı?" Kızmamıştı yani? Somurtup önüme döndüm. Salona girdiğimde, duraksadım bir an. Belki tuzlu kahveyi Neslihan hanıma içirirdim. Daha keyifli olurdu. Gözlerim kısıldı. İyide tuzlu kahve hangi fincana koyulmuştu? Neyse canım bakalım kime kısmet olacak.

....

"Gülme!" Diyerek sinirle bacağına vurdum. "Araba kullanıyorum Lavin." Kollarımı göğsümde birleştirdim. "O zaman gülüp durma sende!" Saçımı karıştırınca elini ittim. "Araba kullanıyorsun Uraz." Onu taklit etmeme gülüp önüne döndü. "Damat kahvesinin tadı nasıldı? Güzel miydi bari?" Diyince gözlerimi kapattım. Evet tuzlu kahve bana denk gelmişti. Ne şans ama. "Oysa ben Neslihan hanıma gelsin diye dua etmiştim." Gözlerimi açıp camdan dışarıyı izledim. "Şanslısın. Seni seven bir annen var. Bence anne kelimesinin değerini bil. Sonuçta bu kelimeyi kullanamayan yüzlerce insan var." Bir an üşüdüğümü hissettim. Uraz'ın kendinden bahsettiğini bildiğim için sessizce mırıldandım. "Haklısın." Diyerek önüme döndüm. Ne ironi oysa bende anne kelimesini kullanamayanlardandım. "Bak ben lafı uzatmayacağım en kısa zamanda seninle evlenmek istiyorum." Diyince şaşkınca Uraz'a döndüm. "Neden bu kadar acele ediyorsun?" Bir saniyeliğine bana bakıp tekrar önüne döndü. "Çünkü seviyorum ve bir an önce seninle yaşamak istiyorum." İçimde acayip şekilde hareketlenen birşey oldu. Uraz beni sevdiğini mi söyledi az önce? Şapşalca sırıtıp, çenemi kaşıdım. Bu da neydi böyle? İnsanların havalara uçacağım dediği kısım bu olsa gerek. Şayet birazdan kanatlanacağımı hissediyorum. Araba durunca bakışlarım dışarı kaydı. Kemerimi çözüp Uraz'a döndüm. "Görüşürüz." Diyerek dudağına bir öpücük bıraktım. Daha fazlasını ister gibi dudaklarını dudağıma yaslayıp sertçe öptü. Geri çekilip gözlerime baktığında, bir elimi göğsüne yasladım. "İstersen yukarı gelebilirsin?" Önce elime sonra gözlerime baktı. "Sorun olmayacaksa gelmek isterim." Gülümseyip geri çekildim. "Sorun yok. Hadi gidelim." Coşkuyla kapıyı açıp arabadan indim. Uraz arabayı park edip inince, heyecanla bana gelişini izledim. Yanıma geldiğinde elimi avuclarının arasına alıp kapıya yöneldi. Elimize bakıp derin bir iç çektim. Bana biri elini tutacak ve sende kendini tam hissedeceksin deselerdi eğer, anında saçmalık diyip geçerdim.

MASADAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin