Kuzey, onsekizli yaşlarda orta boylu, kavruk tenli bir delikanlıydı. Hayatta ki yerini sorgulamaya başlamıştı, kalabalıkların arasında.
-Kimim ben?
-Ne için buradayım?
-Bu insanların amacı ne?
Çelişkilerle dolu olan sorular, sorularla dolu olan bir hayata adım atmıştı Kuzey. Lise son sınıf öğrencisiydi. Tüm bunların yanı sıra, bir de sınav telaşesi vardı hayatında. Daha hayatı tanıyamadan, hayatına dair adım atması için baskı kuran bir ailesi. Çok geniş bir gönüle sahip olan Kuzey, ailesini de kırmadan yürütmeye çalışıyordu düzensizlikle düzenlenmiş hayatını.
Ülkemizde çoğu gencin yaşadığı, stresin hızla artarken yanında siniride taşıdığı çağlardaydı. Daha hayatı tanımıyordu lakin ondan istenilen şey geleceği ile ilgiliydi. Hayatı kavrayamadan geleceği hangi ışıkla aydınlanır ki bir insanın? Aklındaki soruları bastıramıyordu Kuzey. Devamlı hayat için çok küçük bir parça olduğunu, o olmadan da hayatın devam edebileceğini kabul etmişti çoktan. Koca hayatın küçük parçası iken ilerlemek istemiyordu. Küçükten başlamak zor geliyordu. Hayatının bu standartlar altında yaşanabilir olacağına inanıyordu, fazlasını istemeden. Hayatını çözmeye çalışırken yeni bir hayat doğsun istemiyordu belirsizlikle. Sınav koşusuna katılmak istemiyordu bu denli. Ailesinin karşı görüşleri yüzünden okul, ev, dershane şeytan üçlüsünün mahkumu olmuştu bile Kuzey. Oysa hayat denen bu öykünün, noktalarını daha şimdiden koymak istemiyordu. Noktalar yerine virgüller de tercih etmiyordu. Yani ne sonlandırmak, ne de kaldığı yerden devam etmek istiyordu.