Eğer gece yatarken perdeleri kapatmayı unutursanız, sabah güneş doğar doğmaz sizi de uyandırırdı. Şu an başıma gelen de buydu.
Güneş ışığına engel olmak içini elimi kaldırıp, ona karşı siper yaptım. Pekte işe yaramamıştı. O yüzden yattığım tarafından tam tersine döndüm. Böylece olaya kökten çözüm bulmuştum. Fakat sorun şuydu ki, uykum artık kaçmıştı.
Gözlerim açık bir şekilde bir süre daha yatakta yattım. Daha sonra sıkılıp kalktım. Banyo yapıp hazırlandım. Karnım feci bir şekilde acıkmıştı. Daha Feride bile uyanmamış olabilirdi. O yüzden iş başa düşmüştü.
Mutfağa indiğimde tahmin ettiğim gibi kimse uyanık değildi. Evimize yeni katılan üye yüzünden gece geç saatlere kadar uyku uyunmuyordu. Sabahta daha geç kalkmaya başlamışlardı. Tabi, bebek ağlamazsa.
Kendime hızlıca bir sandviç hazırlayıp aynı hızla yedim. Daha sonra evden çıktım.
Akrep uyanmıştı. Bahçe kapısında korumalar ile konuşuyordu. Zaten Akrep'i hiç uyurken görmemiştim. Az uyumaya alışmıştı. Ben hala alışmaya çalışıyordum.
"Günaydın." diye seslendim ona. Beni görünce yanındakilerle vedalaşıp hemen yanıma geldi.
"Günaydın." dedi gülümseyerek. "Erkencisiniz."
"Uyandım." dedim. "Haber var mı?"
Sorduğum haber Yağız'tan dı. Bir haftadır onu aramakla meşguldük. Ses yoktu. Bir yerler de saklanıyordu ama nerede. Hala bulamıyorduk. Ayrıca annem olacak kişiden de ses seda yoktu. Sessizlik beni daha çok tedirgin ediyordu.
"Aynı." dedi Akrep. "Yeni bir şey yok."
"Mekana gidelim bari. İşleri erkenden halledip arama işine devam ederiz."
Arabama doğru giderken Akrep beni durdurdu.
"Size bir şey vermek istiyorum. Sonradan zamanımız olmayabilir."
Cebinden bir kutu çıkarıp bana uzattı. Siyah, üstü kurdeleli bir kutuydu.
"Hediye mi, aldın bana?" diye sordum heyecanla."
"Sayılır." dedi. Kutuyu bana doğru uzattı. "Doğum gününüz kutlu olsun."
Kaşlarımı çattım. "Doğum günüm olduğunun bile farkında değilim." deyip elinde ki kutuyu aldım. Kutunun paketini açtım. İçinden bir tesbih vardı.
"Tesbih kullanmıyorum." dedim alayla. Tesbihi kutudan çıkarıp inceledim. Simsiyah taşlardan oluşuyordu. Öyle sıradan taş gibi değildi. Taşların üzerinde ki desenler özenle işlendiği belliydi. Ayrıca ucundan sarkan bir 'ö' harfi vardı ki bu harf de ki el işçiliği muhteşem duruyordu.
"Babanızındı." dedi ben tam harfe bakarken. "Babanız hiç unutmazdı." diye devam etti. "Beş yıl hiç kutlamamış olabilir ama her yıl bugün uyanır uyanmaz aklına gelen ilk şey olurdu. Bana da hep söylerdi. O yüzden bende hiç unutmuyorum. " Gülümsedi. "Bugün hep çok neşeli olurdu."
Tesbihin taşlarına yavaşça dokundum. "Çok güzelmiş." dedim. "Hiç kullandı mı?"
"Çok az." dedi. "Ona özel olarak yaptırtmıştım. Hediye ettiğimde çok beğenmişti. Sonra ki gün.."
Devam ettirmedi. Daha doğrusu ettirememişti. "Çok güzel." dedim ona bakıp. "Teşekkür ederim." deyip ona sarıldım. Bu hayatta tek arkadaşım Akrepti. Bir arkadaşım daha olur muydu şüpheliydim.
"Yağız bulursak bugün gerçekten benim doğum günüm olur." dedim ondan ayrılıp. "Hadi gidip bulalım."
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN EMANETİ
Ficção GeralSadece soyadınız aynı olan kişilerle aile olabilir miydiniz? Ecrin,kendi hayatını kurmuş,kendi başına yaşayan bir kızdır. Bir gün babasının eski dostu onun yanina gelir ve ona kötü bir haber verir. Bu eski dost bu kötü haberi vermekle kalmaz,aynı...