MAYA

253 37 2
                                    

Flora mektubunu yolladıktan sonra mutfağa gitti. Ardından Lita yanına gelip;

- Flora iyi misin? Ekselanslarına anlatmamalı mıydım? Anlatmaya başladığımdan beri bir tuhaf davranıyorsun. Merak etme Ekselansları ceza vermeyeceğini söyledi.

- Hayır Lita. Ekselansları hakkında bu kadar şey bilmene şaşırdım. Sanki her yaptığı hamlede sen şahit olmuşsun gibi.

- Ne yani ben casus falan mıyım? Peki, madem öyle diyorsun. Eğer casus olsaydım leydiye anlatır mıydım, gördüklerimi?

- ah...sanırım haklısın Lita. Ekselansları gece içeriye bir şeyi gizliden getirdiğini söyledin. Nasıl bir şeye benziyordu?

- Tanrım! Sana niye anlatayım ki? Ekselanslarına söz verdim asla kimseyle onun hakkında konuşup, bilgi vermeyeceğim diye.

- Anlıyorum Lita . Peki nişanlının aslında kim olduğunu neden leydiden gizledin? İstersen ben anlatabilirim?

- Beni tehdit mi ediyorsun? Ben zaten ekselanslarına anlatıcam, ona nişanlımın kim olduğunu söyleyeceğim. Yani beni tehdit etmene gerek yok. İstediğini sana vermeyeceğim.

- Lita, dürüst olalım. Ekselansları senin nişanlını öğrendiğinde sizi ayırmaya hakkı olmayabilir ki, olsa da yapmaz ama seni kovabilir. Asla sağ kolu olmayabilirsin. Biliyorsun değil mi? Ekselanslarının nişanlından ne kadar nefret ettiğinin farkındasın, öyle değil mi?

- Ne istiyorsun. Yani elindeki eşyanın üstünde örtü vardı. Ne olduğunu bilmiyorum boyutu ise büyüktü. Kucağını saracak kadar büyüktü ama tuhaf olan şey Ekselanslarının taşırken hiç ağırlık hissetmemesiydi.

- Anlıyorum Lita. Düşündüğün gibi kötü biri değilim. Seni tehdit ettiğim için özür dilerim. Amacım kötü değil, barıştık mı?

Lita trip atarak, arkasını dönüp gitmişti. Çünkü baya üzmüştü onu bu durum. Leydisine verdiği sözden çok çabuk caymış, bu da yetmezmiş gibi leydinin sevmediği birisine aşık olmuştu.

Bahçede oturuyordum. Lita'da, Flora'da ortalıkta yoktu. Yanıma getirdiğim kitapları elime alıp bir göz gezdirdim. Krallığın katipleri hakkındaydı. Önceki katipler 5 ünvana göre dağıtılmış. Kimisi mektupları dillerinin çevirisini yapıp, kontrol ettikten sonra krala takdim etme görevindeyken, kimisi de ticari belgelerde görevlendirilmişti. Askerlerin isim ve maaşlarını yapanlarda vardı. Son iki katipler ise krallık buyruğu altında yapılan toplantıları yazar diğeri ise edebiyat yazarıydı.

Anlamadığım şey benim yaptığım katibelik bunlardan hiçbiri değildi. Ayrıca katiplerin çok soylu ve güçlü oldukları söylenirdi. Bir çok dil bilir ve bir çok ülke hakkında bilgili oldukları söylenirdi. Fakat benim gittiğim yerlerde insanlar bir katibenin asil olduğunu hissettirecek hiçbir şey yapmamışlardı. Sanki halktan biriymişim gibi davranıyorlardı. Atiam gelince ona bunları soracaktım. Şimdilik biraz uyumalıyım. Kitabı okuduğumdan başıma ağrılar girmişti.

Bir süre sonra uyandığımda dadı Harper bana akşam yemeğinin hazır olduğunu söyledi. Çoktan akşam olmuştu demek. Zaman ne çabuk geçiyordu. Ne çabuk alışmıştım ben bu dünyaya. Nasıl olur da kendi dünyamı özlemezdim? Sanki ben hep buraya aitmişim gibi hissediyordum.

Akşam yemeğinde Atiam bana örgüttekilerin kimliklerini çıkarıp hazırlattığını söylemişti. Çalışma odama bırakmış. Atiam biraz canı sıkkın görünüyordu. Ağzına bir lokma dahi almamıştı. Yavaşça elimdeki çatal ve bıçağı bırakıp ellerimi birbirine kenetledim.

- Atiam bana anlatmak istediğin bir şey var mı?  Ablan olmayabilirim ama onunla yaşıtız. Bu yüzden senden büyük olan birinden yardım isteyebilirsin, veya derdini anlatabilirsin diye düşünüyorum. Ne dersin?

KRALLIĞIN  KATİBESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin