acımasızlık

152 8 0
                                    

Kendimi yönetemiyorum, yapamıyorum ne hislerimi ne de duygularımı kontrol edemiyorum. Bazen çok mutlu oluyorum hiç bitmeyecekmiş gibi hissediyorum "ben kendimi iyi hissediyorum" kendini iyi hissetmek ne iyi ama değil mi ? Bazende öyle bir huzursuzluğun içine giriyorum ki kendi yarattığım okyanusun içinde kendimi boğuyorum, çırpındıkça uğraştıkça daha da dibe iniyorum daha da boğuluyorum. Ama sonunda yüzeye çıkmayı başarıyorum - daha çok yorulmuş bir şekilde - Kendi sonumu kendim mi getiriyordum acaba?

İnsan kendini her zaman en kötüsüne hazırlardı , ben kendimi hazırlamadığım halde en kötüsünden kurtulmuştum . Bu kurtuluşun adı aslında güçtü , bu kurtuluşun adı aslında değişimdi , bu kurtuluşun adı aslında kaybetmeye alışmaktı ve yeniden doğrulmaktı .

Öyle çok düşmüştüm öyle çok ayağa kalkmıştım ki aslında kendimi bulduğum yerde , beni yine ayağa kaldıran ben olmuştum .

Saatlerdir kendimi kilitlediğim bu banyoda aynada kendimi izliyordum , ağlamaktan gözlerim kıpkırmızı olmuştu . Kuruyan dudaklarımı , dağılan saçlarımı , boynumda öfkeden geçirdiğim tırnak izlerimi  . Kendimi izlerken ağlamıştım , kendimi izlerken gülmüştüm , kendimi izlerken kızmıştım ama en çok kendimi izlerken halime acımıştım .

Ve kendime acımak , benim en çok yaptığımdı . İçimdeki bütün sesler bana acıyordu , ben kendime acıyordum ; kendime acımam , acınacak hale gelmeme neden oluyordu . Merdiven basamaklarında hüngür hüngür ağladığımda da kendime acımıştım ama ben kendime acırken , acımasızlığın en kötüsünü görmüştüm .

Bir daha kendime hiç bir zaman acımayacaktım ama acımasızlıksa hak edene o acımasızlığı sonuna kadar gösterecektim çünkü ben aslında bu aynadaki kadına seviniyordum .

Beşinci yaşında ilk doğum günü hediyesi alan o çocuğu seviyordum çünkü yaşayabilmişti. 15 yaşında en kötüsünü yaşadığı halde hayatına devam eden beni seviyordum çünkü yaşayabilmişti . Ben güçlüydüm . Ben bütün yaşadıklarıma rağmen öyle güçlüydüm ki aslında ne olursa olsun bu güçlü oluşuma acıyordum , yeni fark edebiliyordum.

Sadece ben .
Hayır , sadece ben değil . Sadece olursam , diğer yaşlarıma küserdim , kendi benliğimi unuturdum , acılarımı yok sayardım . Ben sadece değildim.
" Korktuğun ne varsa üzerine gideceksin ." dedim aynaya karşı . " Korktuğun kim varsa gözlerinin içine bakacaksın ; Işık'lardan kaçmayacak , geçmişine kucak açacaksın. Sen kendini çok seveceksin , sen bütün yüzlerinle gerçek olacaksın . " Başımı salladım . " Sen en çok kendini seveceksin , sen sana acımasız olan herkese acımasız olacaksın . Sen affetmeyi de affetmemeyi de öğreneceksin . " Çenemi kaldırdım , gözlerimin içine baktım . " Sen sadece değilsin . Seni bu şekilde kabul etmeyecek herkese kapılarını kapatacaksın . Sen , kalbin paramparça olsa bile artık kendine değil , sana acımasız olanlara acımasız olacaksın .

Kırılsa bile kanamayacak bir kalbe sahiptim .

Parçalanacaktı , boğazım düğümlenecekti , beni de parçalayacaktı ama kanamayacaktı ; kalbim kanamadığı için , benim de canım yanmıyor sanacaklardı .

Öyle değildi . Canım yanıyordu , kalbim kırılıyordu ; benim artık kalbim , hissetmeye başladığımdan beri kırılıyor ama onarılmıyordu . Çünkü avucumun içine kalbimi almıştım , insanlar kırık olduğunu görüyordu ama sanıyorlardı ki o kalbi bile kendim kırmıştım .

İnsan hiç kendi kalbini kırabilir miydi ?
Ben bile bazen kendimin sorumlusu , kendim sanıyorken başkası nasıl olurdu da beni suçlamazdı ?

İnsanlar bazen farkında olmadan bazen de farkında olarak elimden kırılmış kalbimi alıyorlardı , eziyorlardı , ayaklarının altına alıyorlardı , fırlatıyorlardı ; ben öylece izliyordum . Sonra parçaları bana geri veriyorlardı .
Şimdi ise ellerim bomboştu.

sokak lambası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin