14. bölüm

870 71 49
                                    

Merhabaaa ben geldim.

Ve sizi çok özledim.

En iyisi sizi tutmim bölüm sonu açıklama yaptım iyi okumalar <3

Sabahın erken saatlerinde, hafif soğuk esen rüzgar ile ağaçların yaprakları dans ederken üst kattaki camdan dışarıyı izleyen Jungkook derin bir iç çekmişti.
Üstüne giydiği takım elbise ve saçlarına sürdüğü jöle kendisini oldukça rahatsız etse de bugün yapacağı çevirmenlik yüzünden bütün bunlara katlanmıştı.

Gergin hissediyordu.

O kadar gergin hissediyordu ki elleri ayakları çoktan titremeye başlarken baş parmağınının kenarındaki tırnağını kemirmeye başlamıştı.
Odanın içine elinde kravat ile geri dönen Jimin'i görünce camın kenarından uzaklaşmış ardından kendisine doğru yürüyen çocuğa doğru ilerleyip dibinde bitince kollarını vücuduna sarıp kucaklamıştı.

Jimin'e sarılmak rahatlatıyordu onu.

Kollarını küçük kısa kolların üstüne sarıp çenesini omuzuna koydu ardından tatlı kokusunu içine çekmeye başladı.
Yavaş yavaş sallanmaları ile beraber odada olan sessizliği bozan tek şey tabiki telefondu.

Dermişim.

Sessizliği bozan şey telefon değil, Jungkook'un hızlı alıp verdiği nefesleriydi.
Sıcacık hava boynuna her seferinde tüy kadar hafif bir şekilde çarparken kollarını zorlukla kaldırıp koca adamın sırtını pat patlamış ardından gülümsemişti.
Kravatı başından geçirip önünü sıkarken sıkıntıdan ölecekmiş gibi hissediyordu Jungkook.

Daha önce bu kadar gerildiğini hatırlamıyordu.

Jm: sakinleş Jungkook.

Jk: sanırım şimdi bayılacağım.

Jm: güzel geçecek.

Jk: güzel geçecek...

Havanın atmosferinde gereksiz gerginlik kokusu yayılırken karşısında duran heybetli, kendinden emin, korkutucu ve bir o kadar da asil duran adam kesici bakışlarını üzerinde gezdirirken yere bakmaya devam etmişti.
Birşey demek için ağzı açılsa yeniden usulca kapanıyor birkaç kelimeyi, en azından birkaç küçük kelimeyi dudakları arasından gönderemiyordu.

Nihayet kendisine bakmayı bırakan adam ofisinde duran büyük siyah masaya dönmüş ardından büyük geniş tekerlekli sandalyesine otururken kahvesini yudumlamıştı.
Jungkook'un şuan en son isteyeceği şey adamın kendisini tanımasıydı, olur da hafızası kuvvetli çıkarsa ve isminden tanırsa ne yapacağını bilmiyordu.

Aklındaki ilk planı kaçmaktı.

Jm dad: İngilizce'yi iyi konuşabiliyor musun Jeon?

Konuşmak için ağzını araladığı an boğazına kaçan tükürüğü ile büyük bir şekilde öksürmüştü Jungkook.
Hemen yanında duran Jimin elini sırtına atıp pat patlarken kendine gelmiş ardından kravatını düzeltmişti.

Jk: pardon. Evet efendim oldukça iyi konuşurum.

Jm dad: toplantı bir saat sonra Jimin'e attığım konumda olacak. Orada buluşalım.

Jk: anladım efendim.

Jm dad: çıkabilirsiniz.

Aldığı izin sayesinde başını eğip hızlıca odadan çıkan Jungkook'un ardından Jimin de gitmiş ardından kapıyı kapatıp tuvalete koşturan adamı takip etmişti.
Bu kadar stres olacağını hesaba katmamıştı.

JİKOOK {ÖĞRETMEN}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin