Multi: Lavinya Kara"Sen bana böyle sarılınca siyahım gökkuşağına dönüşüyor."
.......
Merdivenlerden indiğimde salonda elinde kahve ile oturan Zeynep'e baktım. "Günaydın. Uraz'ı arıyorsan çok erken çıktı. Girmesi gereken bir toplantısı varmış." Çenemi kaşıyarak Zeynep'i daha fazla dinlemeden yanına oturdum. "Günaydın." Gözlerimi karşıya dikip öylece durdum. "Ne oldu?" Zeynep'e bakmadan karşıya bakmaya devam ettim. "Ben bu gece hiç rüya görmedim." Düşünceli bir şekilde Zeynep'e baktım. "Çok tuhaf o kadar rahat uyudum ki, Uraz'ın yataktan çıkıp gitmesini bile hissetmedim." Zeynep gülünce yüzümü buruşturdum. "Ne diye gülüyorsun?" Ellerimi tutup kucağına yasladı. "Kuzum sen aşkın en dibine vurmuşsun. Dilerim hayatın boyunca çok mutlu olursun. Mutlu olmayı hak ediyorsun canım." Derin bir nefes alıp kollarımı beline doladım. "İyi ki varsın." Fısıldayıp gözlerimi kapattım. "Tamam bu kadar duygusallık yeter. Kalk bakalım iş bizi bekler." Değişik konuşmasına gülümseyip ayağa kalktım. "Peki iki dakikaya burada olurum." Diyip koşarak yukarı çıktım. Odaya döndüğümde üzerimi giyip saçıma elimle biraz şekil verdikten sonra, çantamı ve telefonumu alıp aşağı indim. "Hadi çıkalım hazırım ben." Zeynep ayağa kalkıp koridora yürüdü. "Yürü bakalım aşk böceği." Kolunu vurup kapıdan geçtim. "Dalga geçme." Diyerek gelen asansöre bindim. Oda arkamdan binip gülümsedi. "Dalga geçmiyorum ki." Omuz silktim. Dün akşam ki görüntüler gözümün önüne gelince, sırıttım. Neden bilmiyorum ama Uraz'la uyumak terapi gibi gelmişti bana. Sanki uzun süre üzerimde olan yorgunluğum gidip bitmişti. Asansör kapıları kayarak açılınca, Zeynep'in arkasında çıktım. "Benim arabayla gidelim bu kez?" Başını salladı. "Olur fark etmez benim için." Dediğinde koluna girip arabaya doğru yürüdüm. Bir an önce hastaneyi gidip Uraz'ı öpmek istiyordum artık.
...
"Lavinya şu raporlara birde sen baksana." Başımı kaldırıp Zeynep'in uzattığı raporları aldım. Biraz inceledikten sonra Zeynep'e baktım. "Ne zamandan beridir bu hasta burada?" "İki gün önce geldi." En azından erken teşhis edilmişti. "Akciğer kanserinde erken teşhis çok önemlidir. Tedavisine erken başlarsak kurtulma şansı çok daha yüksek." Diyerek ayağa kalktım. "Bende bu hastayı görmek istiyorum." Zeynep başını sallayıp ayağa kalktı. "Tamam benimle gel." Dışarı çıkıp asansöre yöneldiğimizde asansörün kapısı açıldı. "Lütfen biri babama yardım etsin!" Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp hızla yerde yatan adama yöneldim. "Ne oldu!?" Kızı uzaklaştırıp diz çöktüm. "Babam asansöre binince birşeyi yoktu! Ne olduysa birden oldu. Lütfen ona yardım edin!" Zeynep'e bakıp bağırdım. "Sedye hemen!" Gömleğinin bir kaç düğmesini açıp hava almasını sağladım. Zeynep hızla ayak ucuna geçip ayaklarını yukarı kaldırdı. "Hocam şeyde!" "Tamam hadi çabuk olun! Adam kalp krizi geçiyor." Onlar yerde yatan adamı kaldırırken, gözyaşları içinde babasını izleyen kadına baktım. En fazla 28 yaşlarındaydı. "Bakın lütfen onu kurtarın. Benim babamdan başka kimsem yok!" Nefesimi tuttum. "Lavinya!" Zeynep'in sesini duysam da birşey diyemedim. Benim aklım kadının cümlesinde kalmıştı. Benim babamdan başka kimsem yok. Olan biteni izlerken, bir an kendimi o kadının yerine koydum. Ya bir gün bende. Gözlerimi kapattım. Benimde babamdan başka kimsem yoktu. Bir babam bir Zeynep vardı. Şimdi ise Uraz ama babam benim tek ailem. "Tamam sen dinlen ben bakarım." Zeynep'in sesini duysam da tepki veremiyordum. konuşmalar gittikçe çoğaldı ama ben yine anlamıyordum söylenenleri. Sadece oradan uzaklaştım. Düşünceleri beynimi talan ederken kendimi bir anda bahçede buldum. Bulutlu hava yağmurun habercisiydi. Gördüğüm boş banka oturup gözlerimi karşıya diktim. Ne kadar süre öylece durdum bilmiyorum.
"Beni göremeyecek kadar neyi düşünüyorsun?" Yanıma oturan Uraz bakıp omuz silkip, "Yağmur yağacak gibi yine." Dedim. Gökyüzüne baktı. "Evet bu günlerde çok yağmur yağıyor." Başını çevirip yüzüme baktı. "Neden bana böyle bakıyorsun?" Dediğin de iç çektim. "Bana biraz sarılır mısın?" Sözlerim onu şaşırtmış olacak ki, bir süre yüzüme baktı. Sonra kollarını kaldırıp beni kendine çekti. Avucumu sıcak göğsüne yaslayıp gözlerimi sıkıca kapattım. Şimdi bu anda kalmayı çok isterdim. "Birşey mi oldu?" Uraz'ın şefkat dolu sesi neredeyse ağlamama neden alacaktı. "Yok birşey hava soğuk ve seni özledim. Sabah beni uyandırmadan gitmişsin. Üstelik seni öpmek için sabah erken geldim ama yoktun." Diye mırıldandığımda, parmaklarını saçlarımın arasında hissettim. "Öyle derin uyuyordun ki, iki defa öptüm yinede uyanmadın. Ama istersen şimdi öpüşebiliriz?" Gözlerimi açtım. "Ha yani ben uyurken benden faydalandın?" Gülerek boşta kalan elini, göğsüne yasladığım elimin üzerine koydu. "Güzelim benimkisi faydalanmak değil. Hakkım olanı aldım ben." Dudaklarımı bir birine bastırdım. "Ayrıca şu düğün işini hallettim. Önce, nikah kıyarız sonra düğün. Yani daha bir hafta sonra." Heyecanla geri çekildim. "Nasıl olacak ki? Hiç bir şeyim hazır değil." "Ben herşeyi hallediyorum zaten. Sen yorma kendini. Sadece düğüne odaklan." Düşündüm. Ben hiç gelinlik bile bakmadım. Gözlerim büyüdü. Nikah günü ne giyeceğim ben? "Ne oldu? Gözlerin bir anda büyüdü." Ona aldırmadan ayağa kalktım. "Benim nikah günü için elbise bakmam gerekiyor. Ayrıca birde gelinliğim var! İnanmıyorum çok işim var çok!" Kolumdan tutup beni kendine çekince durmak zorunda kaldım. "Sakinleşir misin. Nikah bir hafta sonra daha üstelik nikah günü üzerinde zaten bir gelinlik olacak. Yani yeterince zamanın var." Oysa benim aklımda şuan, sadece olduğumuz pozisyon vardı. Resmen Uraz'ın dizine oturmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASADAKİLER
Ciencia Ficción"Gökyüzüne yanlızca yıldızlar eşlik eder. Bana da yanlızca sen eşlik edebilirsin!" Başımı olumsuzca sallayıp gülümsedim. "Gökyüzüne yıldızlardan başka çok şey eşlik eder." Gözlerime bakarak içine çektiği dumanı serbest bıraktı. "Evet ama gökyüzünü...